Anlamsız ve kirli bir savaşın tam ortasında şiire, sevdaya ve masala tutunmak neye yarar ey okuyucu? Bilmez miyiz, adına savaş denen şeyin aslında bir 'imha endüstrisi' olduğunu?... *** Dün, Hülagû'nun imha ettirdiği kitaplarla mürekkebe boyanan Dicle'nin sularında yanan canın ne farkı var sayfalar dolusu kandan? 'Doğu hüzündür'... Bunu belledik yıllarca; Doğu gözyaşıdır. Gözyaşının en görkemli sarayını kurmuştur doğu ve bütün insanlık tarihinde ancak 'gözyaşı medeniyeti' kursun görevi verilmiştir sadece bu coğrafyaya... O yüzden Abdullatif Labi'nin Şam ey Bağdat/ Bana yalan söylemiştiniz şimdi biliyorum/ biliyorum şimdi/ hangi iç karartıcı ahlaksızlık gizleniyor yüreklerinde mısralarındaki tehlikenin farkına varamadık. Zulmün kol gezdiği topraklara bakarak, Böyle giderse ben yokum/ Anaların ağıtları durmazsa/ Çocuklar güpegündüz/ Babalarının gözü önünde/ Kurşunlanırsa/ Bu zulüm ortadan kalkmazsa/ Yağmur yağmazsa/ Trenler zamanında kalkmazsa/ Yusufcuk kuşu eğer ötmezse/ Ben yokum dizelerini söyleyen Nurettin Durman'a onun için kulak asmadık. Ve onun için anlamadık Sezai Karakoç'u yıllarca: Ve haberci diyor ki: n'oldu Bağdat/ Nerde onu koruyan sur ve perde/ İnsan ki yaşar eserde/ İnsan nerde ve eser nerde/ Devrilen her taş benim taşım/ Yıkılan her ev benim/ Benden yıkılıyor hepsi ben yıkılıyorum/ Yıkılan benim/ Ve haberci diyor ki: yıkılan benim/ Taşta suda hurmada/ Kuş boğazında/ Otomobil tekerinde petrol zerresinde/ Her zerrede ölen benim/ Ölen Bağdat benim/ Ve diyor ki haberci:/ Yanan ay sönen gün benim/ Çöken akşam gelen geceyim ben/ Neden anlamadın bütün bunları sen/ Ey Bağdat'ın altın anahtarını küle çeviren... *** Yani şimdi beni çok mu dinleyeceksin, ey okuyucu? Kulak zarını yırtarcasına bağırsam da duymayacaksın sesimi; çünkü başka seslere çevirmişsin yörüngeni... Hangi fotoğrafı uzatsam da önüne, görmek istediğin şeyi göreceksin... Hangi acıdan söz etsem de hissetmeyeceksin... Ama şimdi bir dileğim var senden; sadece bir dileğim. Bu yazıyı bitirdikten sonra gözünü kapat ve yaşadığın hayata öte anlamlar yüklemeye çalış. Sabit ucu sende duran pergelin bir ucunu biraz daha uzağına raptet. Ve düşün... Sadece düşün... *** Bütün çocukları hayatının merkezine alan ve olanca varlığıyla çocuk merkezli bir medeniyet düşüncesi geliştirmeye çalışan Mustafa Ruhi Şirin'in aşağıya alacağım son şiirini okuyarak, bir kere daha düşün. "Irak'taki trajedi ve şairin insanlığa seslenişi"ni okurken, bir yılı aşkın süredir yaşadıklarımızı ve buna rağmen suskunluğumuzu yeniden düşün, ey okuyucu! *** Baktın Irak'ta Annelerin işaret Çocukların serçe parmakları Süsleri olan Canlı heykelin kamalı fotoğrafına Öldürmekle bir çocuğu Bütün anneleri öldürmüşken D ü ş m a n Göremedin hiçbir yerde Utancını Fakat nasıl sakladın O küçük sığınağında Dünyadan büyük acını Susmasaydın Bağışlayacaktı sana Tanrı Yeni doğmuş bir meleğin sesini O zaman belki Öğretebilecektin Oğullarına ve kızlarına Kınını yakmayı alçaklığın Bozabilseydin susma orucunu Yazılacaktı kalbine yeniden Sonsuza kadar yaşayacak En çocuk adın Nasıl da şimdi Unutarak Dünyanın en taze kederini Beklemektesin Mahşerin sıradaki Son çılgın atlısını Ey insanlık eyyy!