"Biz yeni bir cilde başladık, Türkiye kavurucu bir iktisadî krize girdi. Şüphesiz yönetim zaaflarından kaynaklanan, birikmiş ihmal ve suistimallerin sonucudur bu. Ve umarız milletin varlığından derin yaralar açmadan sona erer." Dergâh, bu temenniyle başlıyor 134. sayıya... Dile kolay 134 ay! Yayımlandığı ilk günü hatırlıyorum; daha öncesini hatta: Cağaloğlu'nda, sevgili abimiz Mustafa Kutlu ile dergi maketi hazırladığımız günleri... O kadar titizlikle hazırlıyordu ki derginin her sayısını. Önce yazıları okuyor, ardından dizgiye veriyor, daha sonra kafasındaki dergi şablonunu ya kurşunkalemle veya siyah tükenmezle hazırlıyor, dizilen yazıları dikkatlice kesiyor, hazırladığı şablonun içine yerleştiriyor, en sonunda tashihleri kontrol edip filme gönderiyor... Bu işlemleri tam 134 aydır tekrarlıyor Mustafa Kutlu... Ezel Erverdi'nin neredeyse "dergâh" haline gelen yayınevinde; yine sevgili abimiz Dr. İsmail Kara ile birlikte... Dervişâne eda... Hayata bakışı ve yorumlayışı ile dervişâne bir edâsının olduğunu söylemeliyim. İronisi, duygusallığı, trajedisi, sevecenliği, karınca incitmez titizliğiyle neredeyse bir sığınağa dönüşen Kutlu'nun ressam, şair, öykücü ve televizyoncu yanıyla da birleşen "estet" tavrı, Dergâh dergisinin bütün sayfalarında kendini yansıtıyor. O'nu tanıyanlar, ne kadar uzağında olursa olsun mutlaka hücrelerinde yaşatırlar gülümsemesini, tevazuunu ve taviz vermez ciddiyetini... Mustafa Kutlu, hem kendi kozasını örüyor Dergâh Yayınları'nın kendisine ayırdığı "ön oda"da, hem de büyük fedakârlıklarla bugüne getirdiği dergiyi daha iyiye götürmek için çalışıyor. İyiki de çalışıyor, çünkü, neredeyse bir mezbeleliğe dönen edebiyat dünyasının hatırı sayılır dergileri arasında parlamayı sürdürüyor Dergâh... Dergi, keyif işi Zaman zaman, şiir seçimi, yazıların uzunluğu, gündemden kopuk oluşu eleştirilse de Dergâh, kendi çıkış gerçeği ve ideali parelelinde görevini başarıyla yerine getiriyor. Dergide, başından beri yazan imzaların bugün edebiyat dünyasının saygınları/seçkinleri arasında olduğunu görüyoruz. Bu bile, Dergâh'ın farkında olarak veya olmayarak, yeni isimler yetiştirme misyonuna uygun bir gelişme... Dergi biraz da keyif işidir. Onun sayfaları arasında yapılacak gezintide bir yol gösterici aramak yanlış olur. Yayımlanan yazı veya şiirlerin sahipleri de böyle bir keyfîliğin tadını çıkarmalılar. İşte Dergâh, hem böyle bir keyfi yaşatıyor, hem de dağarcığına yeni bilgiler sunuyor okuyucularının... "Adımlar"dan "Hareket"e, "Hareket"ten "Dergâh"a çok şey değişti ve gelişti. Bilmek isteyenlerin Dergâh'ı görmeleri ve ona sahip çıkmaları gerekiyor... (0 212 516 12 62) YORDAM Zaman kesintisiz bir akış, bir süreçtir. Onu durduramayız, elimizden kayıp gider. Zaman eşyayı nasıl eskitiyor, aşındırıyor. Bitkiler soluyor, ağaçlar yaşlanıyor. Zaman anların toplamı, seçik hadlerin birbirine katılması tarzında işlemez. Kısacası biz onu kemiyet olarak değil, keyfiyet olarak duyarız. Bir nehrin akışı gibi, an'lar birbiri içine girmiş, kaynaşmıştır... * Alaeddin Özdenören ALKIŞBir fantastik eğilim Seda Sevinç'in sergisi, 7 Mayıs'ta açılacak ama "önemine binaen" duyurusunu bugünden yapıyorum ki, not defterinizin bir kenarına bu tarihi de iliştiresiniz... Erol Deneç'in irkiltici fantastik öğelerinin, Sevinç'in fırçasında daha sevimli hale dönüştüğünü görüyoruz. İçinde yaşanılan dünyayı hatırlatan ama bu dünyadan, kullanılan imgeler gereği kopmayı başarabilen resimler olarak çıkıyor karşımıza onun çalışmaları... Ressamca tavrıyla birleştirdiği temiz işçiliğini yansıttığı tablolarındaki obje ve figürlerle bambaşka bir görsel şölene çağırıyor izleyenleri. Bir simetri ve denge tutkunu olan Sevinç, detaylarla o kadar ilgileniyor ki, ilk bakışta renklerle resmin başka bir dünyaya ait olduğu görülüyor. O'nu çok iyi tanıyan Özkan Eroğlu'nun, sanatçı hakkında tesbitleri dikkat çekici: "Simetri ve denge gibi konularda da titiz olan ressam, bu yönüyle klasik dürtülerle kuşanmış olduğunun işaretini vermektedir. Bu yönler, bugünün resim ortamlarında her daim yeni pop, yeni fotogerçekçilik, yeni figür gibi kulvarların bünyesinde değerlendirilebilmektedir. Belki Seda, yetenekli yönleriyle, dile getirmeye çalıştığım kulvarlara girebilir, böylece resimlerini ilginç noktalara ulaştırabilir." Henüz ilk sergisiyle sanatseverlerin karşısına çıkacak olan Seda Sevinç, genç bir sanatçı. 1956 Adana doğumlu. "A-akademik"; yani alaylı. Temel resim eğitimini alarak kendi stilini oluşturdu ve ne yapabileceğini çok iyi bildiği için çalışmalarını kurduğu atölyesinde sürdürüyor. Meraklısına not: Bu ilginç sergi, 7-15 Mayıs tarihleri arasında Ortaköy Kültür Merkezi'nde gezilebilir...