Bu yıl 21.'si İstanbul'da düzenlenen "Dünya Felsefe Kongresi", alışılmış toplantıların dışında, ortaya koyduğu ortak -bazı tartışmalar yaşandıysa da- sonuçlarıyla kayıtlara geçecek. Yeniden şekillenen, küresel bir köy haline gelen ve klasik sistemlerin birçoğunun hükmünü yitirdiği günümüzde felsefenin gerekliliği veya gereksizliği, ne işe yarayıp yaramadığı gibi yaklaşımları bir kenara bırakırsak, yaklaşık bir hafta süren kongre, dünyanın son yüz yıl içinde gelişen ve değişen düşüncelerini, bizzat bu düşünce sahiplerinin ağzından dinleme fırsatını sunması bakımından önemli idi, şüphesiz. Küreselleşme, yeni dünya düzeni, Ortadoğu sorunu, siyasi blokların parçalanması, internetin yaygınlaşması, çevre katliamı, ahlak bunalımı, insan hakları ve dolayısıyla savaş ve şiddet gibi olaylar, aydınlanma ve post-modern düşüncelerin tartışıldığı kongreye katılan farklı ülkelerden 85 felsefecinin, tebliğlerini yeni dünya siyaseti üzerine yoğunlaştırması da dikkat çekici idi. Bu bir hafta boyunca, ABD'ye yerleştikten sonra hayal kırıklığına uğramış Macar filozof Prof.Agnes Heller; 68 Kuşağı'nın ve yeni dünya düzenine muhalif olanların filozofu -gerçi bir dönemler Hitler Gençlik Derneği üyesi idi- Jürgen Habermas; farklı bir söylem geliştiren ve dikkatleri Türk dünyasına çekerek "Türkçe'nin felsefe dili haline gelmesi için çalışmalıyız" diyen Kazaklar'ın ünlü felsefecilerinden Prof. Abdülmalik Nissanbayev gibi en önemli filozoflar, dünyayı bekleyen tehlikeleri önemli satırbaşlarıyla anlattılar. 21. yüzyılın dünyasını, "kültürel kimlik, savaşlar ve şiddet"le özetleyen görüşlerin belli bir mantık yapısı var kuşkusuz ancak, son yıllarda insanların dini yönelişe geçtiği son yıllarda özellikle -ve hâlâ- dinler üzerine yapılan tartışmalar, felsefenin gel(eme)diği noktayı gözönüne -yeniden- sermesi bakımından önemliydi. Kongrede, sunulan tebliğlerden birkaç alıntı yaparak "21. Dünya Felsefe Kongresi"nde nelerin konuşulduğunu bilmenizi istiyorum. ¥ Trafik, su, hava, despotizm, devlet ve sivil toplum, ekoloji gibi sorunlar, artık ulusal olmaktan çıkıp evrensel boyutlara ulaştı. Ulusötesi devlete geçilmeye başladı. Yeni teknolojiler, ulusun ve tek bir devletin sınırlandırıcı yapısına darbe vurdu. Ulusal devletler farklı türden global oyuncularla karşı karşıya kaldı. Devletler yetkilerini birer ikişer kaybetti, Avrupa Birliği gibi bölgesel oluşumların rotasında erimeye başladı. Güç birliği kavramının muhtevası değişti. (Jürgen Habermas) ¥ Avustralya ve Amerika, bana Batı kavramını ne kadar yanlış kullandığımızı gösterdi. Çünkü bir değil, birden fazla Batı vardı... ABD'de kimseye güvenemezsiniz. Yapacağınız bir şaka bile başınıza bela olabilir. (Agnes Heller) ¥ Dünyadaki krizin baş sorumlusu Batıda laik düzenin hakimiyeti altında olan IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve çokuluslu şirketlerdir. (Ben Page) ¥ Ortadoğu sorunu "medeniyetler çatışması"nı alevlendirmiştir. Ortadoğu'nun içinden İsrail'i çıkarırsak sorun ortadan kalkar. (John McGuire) ¥ Türk dili destansı ve şiirsel bir dildir ve bu şekilde gelişmiştir. Batıdaki bizdeki gibi destanlar yoktur, dolayısıyla destansı bir anlatım da yoktur. Dilimiz edebi bir dildir ve kuru bir felsefe dili olmak yerine edebiyatla iç içe geçmiş bir özelliğe sahiptir. İnsan unsuru çok önemlidir. Dilimizin bu özelliklerini bilerek onu bir felsefe dili haline getirmeye çalışmalıyız. (Abdülmalik Nissanbayev) ¥ Çokuluslu şirketler etnik farklılıkları politize ederek ortaya gerilimler çıkarıyor. Ancak iki örneği bunun dışında tutmalıyız. Kıbrıslı Rumlar ile Türkler arasındaki gerilim ile Türkiye'deki Kürtlerle ilgili meseleyi çokuluslu şirketlerin ortaya çıkardığı gerilimlere bağlayamayız. (Adamantia Pollis) ¥ Açlık ve yoksulluk, bugün karşımıza demokrasiye yönelik en büyük tehdit olarak çıkıyor. Sorunun dışarıdan, yardımla çözülmesi mümkün değil. Yoksul ülkelerin kendi ekonomilerini kurarak uluslararası piyasaya katılmaları sağlanmalı. Aksi takdirde, yoksullar, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yaparak, terörü destekleyerek veya bizzat teröre yönelerek modern toplumun başına büyük belalar açacak. (Jelyu Jelev) ¥ Küresel ekonomik düzende bir regülasyon yok. Fakir daha da fakirleşiyor, zengin daha fazla para biriktiriyor. Bu duruma ancak bir çözüm var. Zengin devletlerin dünya kuruluşlarındaki gücünü azaltmak ve halkın kendini ilgilendirecek konularda bilgiye erişimini hızlandırmak. (Michael Pendlebury)