Hafıza ve nisyan

A -
A +

"Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen" Şeyh Galib Sezai Karakoç, "Fecir Devleti"nde der ki: "Çağırdığım fecirde yoğrulacak bir yapı Dumanlar içinde Alevler içinde bir Şeyh Galib'tir ustası..." Ateş denizinde mumdan gemiler yüzdüren Şeyh Galib, "Hüsn ü Aşk"ı kurgularken, muazzam Divan geleneğine nokta koyduğunu biliyor muydu acaba? Belki... Ama ne önemi var? Yenikapı'dan Galata'ya giden yolda ve varılmak istenen yere vasıl olunduğunda söylenmiş şiirlerinin hepsi bir alevdir ve parlar bugün de... Ailesi ve muhiti itibariyle Mevlevi atmosferinin içinde olan, 1001 günlük çilenin ardından "Dede"liğe yükselerek 8 yıl boyunca Galata Mevlevihanesi'nde şeyhlik yapan Galib'i söyleten aşk, bir nasip meselesidir. Eğer nasibi yoksa aşkı arayanın, dergâha gelmesi bile mümkün değildir. Vefatının üzerinden 206 yıl geçmiş olmasına rağmen, günümüz Türk edebiyatını da derinden etkileyen Şeyh Galib'in, "bir başka lisan tekellüm" etmeye çalıştığı "Hüsn ü Aşk"ı yeni ilhamlar hediye etmeyi sürdürüyor. Bir asrı geçkin zamandır, geçmişle olan bütün bağlarımızın arsız bir bıçakla kesilmeye çalışıldığı gerçeğini düşünürsek, Şeyh Galib ve onun adıyla yeniden harlanan Divan edebiyatının hafızalarımızdan tamamen sökülüp atılamamış olmasını yeniden yorumlamalıyız, diye düşünüyorum. "Merd âna dinür ki aça nev râh" diyen şairin açtığı "nev râh"ta yürüyecek şair -pek- kalmamış olsa da, günümüz şiirinin damarlarındaki Divan şiiri usaresi, bu geleneğin bundan sonra da öldürülemeyeceğine dair inancımızı pekiştiriyor. Keçecizade İzzet Molla'dan (Gülşen-i Aşk) Turan Oflazoğlu'na (Güzellik ve Aşk) ve aradaki nicelerine sevimli/zararsız (ve hatta yararlı) bir virüs gibi bulaşmış olan Şeyh Galib sevgisi, ustayı vefatının 206. yılında yeniden ve minnetle yâd etmemizi buyuruyor... Ve tam 501 yıl önce bu dünyaya veda etmiş bir hazine daha bizden dua bekliyor: Ali Şir Nevâî... Arapça ve Farsça'yı bu dil edebiyatlarının derinliklerine varacak kadar bilen fakat Türkçe'yi ve Türk edebiyatını bu dil ve edebiyatların seviyesinden daha yükseğe çıkarmak için yoğun çaba gösteren Ali Şir Nevâî, "Mecalisü'n- Nefais" (Güzellerin Toplantıları) isimli Türkçe ilk şairler tezkiresini kaleme almasıyla da önemlidir. Fikirleriyle devlet adamlarına yol göstermesi ve dönemin Herat'ını bir bilim merkezi haline getirmesinin yanında kaleme aldığı divan, mesnevî, ilmî ve edebî eserleriyle bugüne seslenen Ali Şir Nevâî de, tıpkı Şeyh Galib gibi, şurada, tâ yanıbaşımızda... Onlara binlerce selâm olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.