'İnsanlar kendilerini sevmiyorlar ama beğeniyorlar. Kendini beğenen karşısındakini beğenmez. Kendisini niçin sevmiyor? Kusurları var onu gidermiyor da o yüzden. Kendisini seven önce eksikliklerini giderir. Kendi eksikliklerini giderince karşıyla anlaşmak kolay olur...' Yukarıdaki sözler, halen Yalova Esenköy'de yaşayan ve ilim çalışmalarını denize bakan zengin kütüphaneli odasında her gün yeni şeyler öğrenerek sürdüren 81 yaşındaki Ahmet Muhtar Büyükçınar'a ait... Asırlık bir çınar Büyük trajedilerden geçen, toplumsal ve sosyal kırılmaların tam ortasında ayakta kalmaya çalışan, küçük yaşlardan itibaren ticarete bulaşan, henüz onlu yaşlarda iç hesaplaşmasını yapan, yirmili yaşlarda kendini tanıyan, yıllar boyunca ilim adına bütün varını-yoğunu ortaya koyan Büyükçınar, Bilge Yayınları'ndan çıkan altı kitabıyla gündeme oturdu. Neredeyse bir asırlık ömrüne sığdırdığı onlarca kitabı ve daha önceleri yayımlanan ancak yeni baskısı hazırlanan "Hayatım İbret Aynası" -aynı yayınevince basılacak- isimli otobiyografisini çok önemsiyor. Tarihe kalacak önemli bir belge olacağı için bütün sayfalarını titizlikle yeniden gözden geçiriyor. İlimde hırslı olmak 6 yaşında hayata atılıp para kazanmaya başlıyor. 17 yaşında iken 16 sanatı biliyor. 200 çeşit yemek yapıyor. 17 yaşında Arapça'yı öğreniyor. Dokumacılık, marangozluk, tatlıcılık, kebapçılık yapıyor fakat sonunda ilimde karar kılıyor. Gaziantep'te iken dönemin ünlü hocalarından ders alıyor. Daha sonra eğitim için El Ezher Üniversitesi'ne gidiyor ve döndükten sonra bambaşka bir çalışma temposuna giriyor. Diyor ki, "Gençliğimde büyük bir hırs taşıyordum. Benimle aynı işi yapanları kendime rakip olarak görüyordum. Bu belki de içimdeki öğrenme hırsının bendeki tezahürü idi. Öyle bir enerji ki, elimi attığım bütün işlerde başarılı oldum." Öğrenciler yetiştiriyor, topluma kazandırıyor. Kendi ailesinden başlayarak yakın çevresine yardım etmeye, bir şeyler kazandırmaya çabalıyor. İstiyor ki, "Bizim 1940'lı yıllarda çektiğimiz sıkıntıları yeni nesil çekmesin." Mutluluğun sırları "Mutluluk Yolları", "Mutlu Bir Aile Yuvası", "Görevlerimiz ve Sorumluluklarımız", "Hayatın İçindeki İslam" gibi kitaplarıyla insanlara mutluluk yolları açmaya çalışıyor Ahmet Muhtar Büyükçınar. Bu yoldan girenlerin, daha sakin, huzurlu ve sevgiyle dolu bir dünyaları olacağını iddia ediyor. İlk yıllarda yazı yazmadığını ancak 62 yaşından sonra kalemle tanıştığını söylüyor ama yayımlanan eserlerinde, daha önceden toplanmış bilgileri sunma ve yorumlama konusunda ne kadar başarılı olduğunu görüyoruz. Kendi zihninde tekrarladığı dersleri ve bilgileri kitaplarıyla insanlara ulaştıran Büyükçınar'ın en büyük isteği, insanların birbirlerini sevmeleri, mutlu bir aile içinde hayırlı evlat yetiştirmeleri, inançlarını sağlam ve diri tutmaları, kinden ve düşmanlıktan uzak bir dünya isteyerek buna göre çalışmaları... Konuşmasını, bir Kadiri dervişi olan dedesinin kendisine fısıldadığı sözleri bizimle paylaşarak bitiriyor: "Dedem derdi ki: Yavrum, hünerini çoğalt. Sanat altın bileziktir. Cömert ol, bir de razı ol..." (Bilge Yayınları, 0 212 517 09 57-58) Sohbet notları Ahmet Muhtar Büyükçınar'la sohbet ederken bazı notlar aldık. Önemli olduğunu düşündüğümüz bu güzel fikirleri sizlerle de paylaşmak istiyoruz: * Aileler çok mutsuz. Mutlu olanlar da mutsuz; çünkü bilinçsiz yaşıyorlar. Benim evlenmemdeki tek gaye insanlara bunu göstermek içindi. Ben kendim için evlenmedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'de hiç kendisi için evlenmemiş. * Zor kelimesini kaldırırsanız zorluk kalmıyor. Ben hayatımda iki şeyi unutmuştum. Biri zor biri de yorgunluk kelimesi... * Yaşamasını da yaşatmasını da bilmiyoruz. Herkes sevilmek ister. Fakat kim tarafından sevilmek istiyorsan bu onu sevmeden olmaz. İnsan sevdiği kadını incitebilir mi? Bir kadın sevilirse kocasını sevmez mi? * Söz yarası var ya, söz yarası... Bir söz bir devletin yıkılmasına kadar götürür. Molla Camii'de bir şey var: "Hançer yarası iyileştirilebilir, ama lisan yarası iyileştirilemez." Birisi çıkıp laf söylüyor; öyle olaylar oluyor ki, artık milyonlar onu onaramıyor. Bu neyi gösteriyor? Nerede zararımız varsa orada bilinçsiz çalışıyoruz. Hiç kavgaya, gürültüye gerek yok. * İnsanlar bilinçsiz yaşıyorlar. Her şeyin bir bilgisi var. Yürümenin bile bilgisi var. Ben onu kitabımda yazdım. İnsanlar yaşama sanatını bilmiyorlar. İnsan ruh ve cisimledir. Herkes cisim üzerinde çalışıyor. Halbuki ruh ve beden birlikte ele alınmalıdır. YORDAM Bâtıla, sahteye, yalana tapmak hakikati bulmaktan daha kolaydır. Çünkü bâtıl satıhtadır, yüzeydedir. Fakat hakikat derinlerde gizlidir, onu aramak ve bulmak herkesin harcı değildir. * Goethe EZBERBoykot Beni de duyun biraz, kanayan yanım kalsın Bende değil hastalık, benzim uçuk güz rengi Akan bir ırmak gibi çılgınca koşan benim Peki kimdir bu sefil ata vuran üzengi Burası neden böyle şafağın rengi nasıl Hani kuzgunla yoldaş ateşi yutan iblis Buradan çıkmak için gerekirse bir anka Belki de bir semender yolun başındaki sis Beni de duyun biraz kalmasın yolda kanım Mevsimin ilk gününde toprağın canı kargış İster ki kıvılcımla düşsün ortaya şıvgın Alsın her şeyden sonra ortalığı bir alkış Ey rezil rüsvay alem kendisi olmayan şey Artık büyük bir ateş sonra sesler olmalı Göğsümdeki yaralar kollarımdaki zincir Çıkınca şâh-ı merdan kor nefesler salmalı Beni de duyun biraz benim de bir kalbim var Kalmak için mutlaka bir ışık lâzım bana Yoksa başımdan büyük belâlar bulur beni Gelirim sonra aşka kışımla yazım bana. * Nurettin Durman (Ay Vakti, 9) ALKIŞUsta yanında usta Biz böyleyiz işte... Sadece burnumuzun dibindekileri veya elimizin altındakileri alır, değerlendiririz ama Türk sanatçısının ismini uluslararası literatüre taşıyan birçok değerimizi gündeme getirmeyiz bile... Burhan Doğançay, Jale Yılmabaşar, Metin Bereketli ve daha onlarcası, Türk sanatını çağdaş yorumlarla bütün dünyaya tanıtan önemli isimler... Belçika'da yaşayan ressam Mehmet Aydoğdu da başarılı sanatçılarımızdan biri. Avrupa'nın birçok ülkesinde gerçekleştirdiği sergiler ve katıldığı etkinliklerde ayakta alkışlanan sanatçının eserleri, Fransa'nın başkenti Paris'te Editions Sıgnum Yayınevi ile Belçika Güzel Sanatlar ve Kültür Merkezi Yönetim Kurulu'nun girişimiyle düzenlenen "Avrupa'nın Kaçırılışı" adlı sergide yer aldıktan sonra, bugünlerde, Centre Rops Sanat Galerisi'ndeki "Üstadlar ve Yeni Yetenekler" sergisinde boy gösteriyor. Aydoğdu, geçen yüzyılın başında doğmuş sanatçıların eserlerinin yanısıra günümüz ressamlarına da kapılarını açan etkinlik çerçevesinde, renk kullanımındaki ustalığı, derinlik çalışmaları, peyzaj tekniği ile insanı ve tabiat unsurlarını bir arada kullanmadaki başarısıyla sergiye dahil edildi. Dünyanın önde gelen ressamları ile birlikte aynı sergi salonunda buluşan sanatçımızı tebrik ediyoruz.