Barbaros Uzuner diye biri... Onu zaman zaman radyo mikrofonlarından seslenirken, bazen de televizyon ekranlarında işini başarıyla yapmaya çalışırken, bazen de imza günlerinde hayata dair güzel, olumlu şeyler anlatırken görüyoruz. İnsan yanı daha ağır bastığı için kendisiyle aynı yolda yürüyenlerden farklı olduğunu her fırsatta ortaya koyuyor olması değerini bir kat daha artırıyor. Barbaros, iyi bir şov adamı aslında. Ağzı laf yapan, esprilerini düşünerek söyleyen ve ucuz numaralarla seyirciyi etkilemeye çalışmayan yanı, onu farklı kılan diğer özelliklerinden sadece birkaçı. Beyoğlu Hit Kültür Merkezi'nde her hafta salı günleri sahne alan Barbaros, "Gıdıkım Geldi" isimli kitabını da hediye ettiği "Barbar Show"unda hayata, insana, olaylara ve en önemlisi günlük yaşantımızda karşımıza çıkan küçük ama önemli meselelere göndermeler yapıyor. Mesela otobüs yolculukları, televizyon reklamları, kardeş cumhuriyetler arasındaki dil problemleri, çarşı-pazar sohbetleri onun en önemli materyalleri arasında... Mizahın anahtarı Barbaros Uzuner, ileri derecede görme özürlü; yani ancak yüzde on görebiliyor. Buna rağmen, hayatı ve renklerini çok iyi gördüğünü zannedenlerden daha başarılı ve yerinde tesbitler yapıyor. Gördükleri halde görmeyenlerle, duydukları halde duymayanlarla işi olduğunu söylüyor her sahneye çıkışında. Normal insanların anlayamadığı karmaşaları mizahın ince anahtarıyla çözüyor. Ona göre hayat, yaşanılacak en önemli nimet. Bir yandan manevi dünyasını inşa etmeye çalışıyor, diğer yandan Nasreddin Hoca gibi Türk fikir ve mizah hayatının mihenk taşı sayılabilecek bir büyük ustayı, kostümünü de giyerek sahneye taşıyor, bir taraftan da benzerlerinin düştüğü hatalara düşmeden, yani tamamen ucuz mizaha sığınmadan sahnesini tamamlıyor. Programını yaparken kendisini tanımak ve anlamak istemeyenlerle işinin olmadığını görüyoruz... Çünkü, anlattığı olaylar ve kaydettiği tiplerle kendisini benzeştirmeye çalışıyor ve sanki bir aksaklığı gidermek için sahneye çıktığı izlenimini veriyor. Barbaros, genç ve yetenekli bir sanatçı. Kalemini kullanırken de sahnedeki başarısını tekrarlıyor. Eğer destek verilirse, bir görme engellinin neleri ve kimlere rağmen başarabileceğini isbat edebilecek yetenekte. Yolu ve bahtı açık olsun... DERGİ Yeni 'Genç Beyin' Abdülkadir Akgündüz'ü ilk önce edebiyat adamı kimliğiyle tanıdık. Daha çok Sur dergisindeki başarılı çalışmaları, Eğitim Bilim dergisindeki yöneticiliği ve kendi alanı olan edebiyatla ilgili değerlendirmeleri ile... Şiir de yazdı uzun bir süre ama çok yayımlamadı. Genç Beyin Yayınları'nı kurunca, farklı bir kimliği daha ortaya çıktı. Özellikle kişisel gelişim alanında yayımladığı birbirinden ilginç ve çok satan kitaplarla, çok önceden beri üzerinde çalıştığı ama kitaplaşana kadar hiç söz etmediği bir yönünü daha göstermiş oldu. Kişisel gelişim, başarı, işletmecilik, sosyal hayatla ilgili diğer kitaplarından sonra, "kendinizi ve hayatı keşfetmek" alt başlığıyla ilk sayısı yayımlanan "Genç Beyin" dergisiyle yine şaşırttı okuyucularını. "Hazineler keşfedilip kullanılmadığı takdirde ya zayi olup gider ya da başkalarının eline geçer" diyen Abdülkadir Akgündüz, derginin ilk sayısında birbirinden ilginç dosyalar sunuyor. İş görüşmesinde sorulan 50 soru, Bill Gates'i zirveye taşıyan taktikler, krizde nasıl verimli olunur, motivasyon sanatının püf noktaları, dünyanın en iyi 10 şirketi neden başarılı, mutlu ve başarılı olma sanatı, Lincoln'ün ibretlik hayatı gibi daha çok kişisel gelişim ve eğitim konularına ağırlık veren dergideki bütün yazıların, Akgündüz'ün hassas dil terazisinden geçtiği belli oluyor. (0 212 511 38 90-95) Ne zaman -Cahit Zarifoğlu'na Düşmanlar bir gün sinsice geldiler Geldiler, geldiler çok... Tankları, uçakları, bombaları Ve kocaman silahları vardı Her şeyimizi yağmaladılar Koyunlarımızı, keçilerimizi alıp gittiler Yiyeceklerimizi Sonra babamı Kardeşlerimi, annemi, tavuklarımı Ve güvercinlerimi Kurşunladılar Ah! Şu dağların ardındaki kardeşlerim Siz nerdesiniz Hâlâ gelmediniz Söyler misiniz ne zaman geleceksiniz Ne zaman Ne zaman ¥ Ferman Karaçam (Karanfil'den) YORDAM Bir baş ol ki oğul, dimdik durasın, çiğnenip ezilmeyesin. Bir göz ol ki oğul, iyiliği göresin, peşinden yürüyesin. Bir dil ol ki oğul, zehire bal süresin. Bir el ol ki oğul, yoksulluk giydiresin. Bir yürek ol ki oğul, her zaman hak diyesin. Ayak olursan oğul, karınca ezmeyesin. Vakit kıymetli oğul, sakın boş gezmeyesin! ¥ Şeyh Edebali