Nazik Erik...

A -
A +

İnsanların aşk derecesinde bağlı oldukları 'şey'ler vardır hayatlarında. Kimileri aşklarını dile getirmek için konuşurlar, türkü söylerler, yazarlar; kimileri ise kalplerinin derinlerinde yaşatırlar, kimseyle paylaşmak istemezler hissettiklerini... Mevlâna, 181. rübâîsinde, "Aşk, büyükler için bal, çocuklar içinse süttür. Aşk, her gemiyi batıran istiab fazlası son yüktür" der, el-hâk doğrudur... Aşk güzel bir iştir... *** Nazik Erik, diye bir hanımefendi yaşıyor kültürümüzün dil coğrafyasında... Bileniniz var mı? Seksenli yaşlarında ve hâlâ çok genç; pırıl pırıl bir zekâ ve engin bir mantık örgüsüyle konuşuyor, yazıyor, anlatıyor... O bir öğretmen... Yıllarını Türk dilinin doğru kullanılması, anlatılması, anlaşılması için vakfetmiş kültürüne, medeniyetine âşık bir öğretmen... Geçenlerde, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'nda verdiği harika konferansı dinlerken, "Neden bilmemiz gerekenlerin hiçe yakınıyla idare ediyoruz? Neden bugün böyle öğretmenlerin sayısı azaldı? Neden? Neden?..." soruları geçiverdi zihnimden... Şair -ve aslında şairlikten öte dostluğuyla her dem gönüller yapan, sancılar çeken- Gazanfer Sanlıtop, "Nazik Erik benim hocamdı" dediği günden itibaren, zaten bildiğim, dilimizin bu muhteşem deryâsını bir kere daha tanımak ihtiyacını hissettim. Çoktan emekli olmuş, öğrencileri ülkenin birçok ilim- irfan yuvasında bilgi ağacına yeni meyveler asmayı sürdüren Nazik Erik hanımefendi, ömrü boyunca sadece "iyi" öğrenciler yetiştirmekle kalmamış, "Bu Öğretim", "Şamar Oğlanı", "Bu Eğitim", "Ulu Çınarın Gölgesinde", "Bu Problemler", "Kalemin Ucundan", "Orada Bir Medeniyet Var Uzakta" isimli eserleriyle de hizmet halkasını tamamlamaya çalışmış bir münevver... *** O konuştukça, küreselleşmenin giderek kılık-kıyafetimize bile hükmetmeye başladığı günümüzde ne kadar çaresiz ve savunmasız kaldığımızı bir kere daha anladım. Orhun Yazıtları'ndan, yabancı kelimelerin istilasına, dil birliğinden Türkçe'nin teknik kalıplarına, musîkiden dilde millî haslete kadar, hep kafa yorduğum ancak içinden çıkamadığım bir yığın mesele hakkında bilgilerimi tazeledim, eksiklerimi gidermiş oldum. "Kılçıklı Türkçe"nin dile büyük zarar verdiğinin altını çize çize ve örnekleriyle birlikte anlatan Nazik Erik hoca, dilin "edep" noktasına kadar inildiğini ve Anadolu Türkçesi'nin artık yok olmaya başladığını söylerken, tâ Ergenekon'dan Rumeli'nin en ucuna kadar geniş bir coğrafyanın hangi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu bir kere daha ürpererek hatırlattı. *** Nazik Erik hanımefendi, bütün bu problemlerin temelinde "irfan"dan uzaklaşmış olmamızın yattığını çok iyi biliyor ve şöyle diyor: "İrfan sahibi kişi, bu âleme gelişten muradın ne olduğunu bildiği için hayatın ve kendisinin gerçek kadrini takdir eder. Sözüne sabittir. İrfan sahibinin nefis ile işe yoktur. Nefsâne amellerle, davranışlarla, menfaat ve sahtekârlıklarla da... İrfan sahibinin dünyası, kemâlin dünyasıdır. Millet olarak bizim irfanımız, millî irfanımız işte bu Rabbini ve kendini bulmak ve bilmekten gelen irfandır. Türk töresi ve İslâm ahlâkı ile milletimizi asırlardır ayakta tutmaktadır. Ancak bu irfan ile mücehhez ilişkiler sayesinde millet de, devlet de huzur içinde, ilimde, sanatta gelişen refah ve tekâmülün, şerefle var olanın yollarını bulmuştur..." *** Dilini, irfanını ve bunlara bağlı olarak kadîm hasletlerini kaybetmiş, elden çıkarmış veya 'satmış' olan toplumun Nazik Erik hanımefendi ve onun gibi gönülleri titreyen, dimağları hareketlendiren ve en önemlisi irkilten 'hoca'lara ne kadar da ihtiyacımız var... Siz çok yaşayın Nazik Erik hocam... Çok yaşasın gerçek âşıklar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.