Pompei ve hedonizm...

A -
A +

Etnograf Prof.Dr. Carlo Giardano, milattan önce 79 yılının 24 Ağustos günü, saat 13.00'te zevk ve keyif beldesi Pompei'de yaşanan trajediyi şöyle anlatıyor: "Öğle vakti idi. Volkanın ağzında aniden yükselen bir kül bulutu birkaç saat içerisinde bütün Pompei'yi kapladı. Koca kent çok uzun bir sessizlik uykusuna girdi. Şehrin uykusu, taşları, eşyaları ve sanat eserlerini yeniden gün yüzüne çıkaran kazılara kadar yüzyıllar boyu sürdü. Burada yaşayan binlerce insan, tehlike bu kadar yakında olmasına rağmen neden gafil aldanmışlardı? Bu durum, o tarihlerde Vezüv'ün bambaşka bir manzara altında olmasından ileri gelmişti. Yamaçları meşhur politikacıların villalarıyla süslü olan Vezüv, bağ ve bahçelerle çevrili ağaçlık bir yerdi. Napoli körfezine, Capri adasına baktığı için deniz kokulu esintiler altındaydı. Yunan çoğrafyacısı Strabon, yıllar sonra kraterleri inceleyerek burayı keşfetmişti. Ancak nedense gördüğü birçok şeyden bahsetmemişti. Eğer söz etmiş olsaydı bile kimseyi inandıramazdı. Çünkü insanların gözü para ve zevkten başka bir şey görmüyordu. Şu var ki, M.Ö. 62'de meydana gelen ve şehri hemen tamamıyla yıkan bir zelzele dahi bu felaketin habercisi sayılabilirdi. Zelzeleler o kadar sık oluyordu ki, zevk ve sefahata düşmüş Pompei halkı bunlara alışmış, önemsememeye başlamıştı..." *** Pompei ve halkına verilen ceza, hiç şüphesiz, boşuna değildi. Vezüv'ün azgın lavları altında kalan şehrin tercih ettiği hayat Giardano'nun da anlattığı gibi tiranlara ve şaşkınlara özgü idi. Çünkü onlar, hedef olarak zevk aramayı kabul eden bir düşün peşindeydiler; yani hedonizmin... Hedonizm (Yunanca 'hedone': zevk); felsefede, zevkin, hayattaki tek ya da temel 'iyi' olduğunu söyleyen ve ideal davranış biçimini zevkin peşinde koşmakla açıklayan bir öğretidir. Yani bu görüşe göre, zevkçilik bir hayat tarzıdır ve bilimsel olarak 'hedonism' diye adlandırılır. Bizde de, mesela, ünlü Divan şairi Nedim'in "Gülelim, eğlenelim, kâm alalım dünyadan" veya "İç bâde, güzel sev, var ise akl-ü şuurun/ Dünya var imiş yok imiş ne umurun" mısralarıyla zirveye çıkar. *** Haz peşinde koşmayı insanın biricik amacı olarak tanımlayan Yunan filozofu Epikür'ün peşinden koşan Freud ve sonrakilerin de bayrağı haline gelen "Her arzunu tatmin et, her zevki tat" ilkesi, bugünkü hayatımıza ne kadar da uyuyor! Binyıllar öncesinde tohumu atılan ve ancak bugün azmanlaşan bir tarz-ı hayat olarak varlığını baskın biçimde hissettiren hedonizmin tuzağına düşmüş günümüz insanı (sadece bizde değil, bütün dünyada), çalışmadan, kazanmak için ter dökmeden, yerleşmiş toplum kurallarına saygı göstermeden, dinî ve ahlakî hiçbir değeri benimsemeden, kadını yasak/cinsel zevklerinin aracı olmaktan başka bir şey olarak görmeden yaşayıp gidiyor. *** Egoizm ve hedonizmin kıskacına düşmüş dünya toplumları, kendi 'Pompei'lerine kavuşmak için kıyasıya yarışıyorlar! Basit anlatımıyla, televizyon ekranlarında, mahalle kahvelerinde, sinema salonlarında, disiplinsiz sokaklarda, saygınlığını kaybetmiş ailelerde ve liyakat verilmiş ehliyetsizlere teslim olunmuş kurumlarda yaşanan hayatlara bir kere daha bakalım. Bilim adına yola çıkan hedonistlerin çağımız insanını basit bir zevk ve ideal uğruna nasıl da yeni 'Pompei'lerin sınırına getirdiğini ibretle izleyelim. Ya da oturup, Nizâmî'nin, "Cihanın zevkleri, uyuz elin kaşınması gibidir; önce kaşıma hoş olur, ama son kaşımadan ele ateş düşer" sözünü çağa göre tefsir edelim. Hangisine varsınız?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.