Konfiçyüs'e; "Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız, ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?" diye sordular. "Şüphesiz, ilk iş olarak dili düzeltirdim" diye karşılık verdi. Dinleyiciler şaşırdılar: "Niçin?" Konfiçyüs'ün cevabı şöyle oldu: "Çünkü, eğer dilde bozukluk varsa, söylenen şey, söylenmek isteneni anlatmaz; eğer söylenen, istenen anlamı yansıtmıyorsa, ahlâk ve sanat bozulmaya uğrar; eğer ahlâk ve sanat bozulursa, adalet (hukuk) yoldan çıkar; eğer adalet doğru yoldan çıkarsa, halk çaresiz bir bunalıma sürüklenir. Sonunda; söylenen hakkında doğru karar verme imkanı ortadan kalkar. Böyle bir durumu önlemek, her şeyden önemlidir..." Benim ülkemde doğru ve iyi şeylere çok sık rastlanmaz. Doğruya yakın işlerin sayısı ise parmakla sayılacak kadar azdır. Bunun sebebi, ciddi bir devlet tecrübesinden gelmiş olmamıza rağmen, bürokrasinin yönettiği günlük politikalara esir olmamızdır. Dahası, popülizmin tuzağına çok çabuk düşmemizdir... Milli Eğitim Bakanlığı'nın tartışmalı "100 Temel Eser" projesi de böylesine önemli ve bulunmaz bir fırsat olarak geçen ayların gündemini oluşturmuşu. Bu proje, hem dünya edebiyatının zirve eserlerine dönmemizi sağlayacak; hem de öz edebiyatımızın kodlarını oluşturan isimlere karşı takındığımız soğuk (ve yakışıksız) tavrı sona erdirecekti... Ama pek de öyle olmadı... Büyük bir heyecanla karşıladığım proje kapsamında, yayınevlerinin yarıyıl tatiline yetiştirmek için alelacele hazırlattıkları 'eser'lerin birçoğunu gördüm. Gördüm görmesine ama tamamına yakını neredeyse bir facia! Faciadan da öte rezalet! Hem dil, hem tercüme, hem adapte ve hem telif bakımından değerlendirilmesi gereken bu faydalı projelerin bazı kötü niyetli yayınevleri tarafından nasıl ticari bir rezalete dönüştürüldüğünü, sanırım, bu fikrin mimarları da yakından takip ediyordur... Artık, "biz neden böyleyiz?" sorusunu sormuyorum, sevgili okuyucularım; çünkü biz böyleyiz!.. Eğitim çağının en önemli dönemecinde olan sevgili öğrencilerin dağarcığına dünya edebiyatının şaheserlerini yerleştirmeyi hedef edinmesi gereken yayınevlerinin birbirleriyle yarışırcasına çok kısa sürede, özensiz, dikkatsiz ve ciddiyetsizce hazırlayıp, yüksek fiyatlarla piyasaya sürdüğü bu kitapların ne kadar faydalı olacağını sizin değerlendirmenize bırakıyorum. Kitabı bir fırsat, okuyucuyu da bu fırsatın tarlası olarak gören yayıncıların, her şeyi paraya çevirme yarışını biraz yavaşlatarak, en azından, ülkemizin yüzakı projelerinden olan "100 Temel Eser"e saygı göstermelerini rica ediyorum... Çünkü, "Ekmekten sonra eğitim, bir milletin en büyük ihtiyacıdır!.." Haksız mıyım?..