Sanatı öldürelim!..

A -
A +

Haydi, hep birlikte, tiyatroyu öldürelim... En kolay yöntem değil mi? Sanatı öldürelim, edebiyatı yok edelim, kitabı yakalım, dergiyi süründürelim, kurumların kapısını örümceklere teslim edelim; İnsanlığı öldürelim!.. Çünkü sadece ülkemizde değil bütün dünyada aslî değerlere dönmek adına, yerleşmiş ve insanlığın yüksek ideallerini gerçekleştirmek yolunda önemli hizmetler veren bütün kurumlar -bunların başında kültür ve sanat geliyor- yavaş yavaş öldürülüyor; hem de elbirliğiyle!... Çünkü, kültür ve sanat alanında hizmet veren kişiler öldürülüyor ilk başta! Akatlar Kültür Merkezi Sanat Yönetmeni Tunca Aykut, özellikle tiyatro sanatını merkeze alan bir belgegeçer gönderdi. "Tiyatro Yaşamalı! Hem de Sanatın (!) ve Sanatçının (!) İnadına Yaşamalı!" başlıklı bildiri, hâlâ gerçek sanatçı olarak varlığını sürdürenlerin bile vicdanlarını sızlatacak nitelikte. Medyatik dayatmanın, popüler karantinanın, televole sapkınlığının etkisindeki sözümona sanatçıların mutlaka okuması gerektiğine inandığım bildiriyi aynen yayınlıyorum. Sözümona sanatçılar! "Saklambaç dergisi 28 Eylül 1970 tarihinde şöyle bir başlıkla çıkmış: 'Mantar gibi özel tiyatro bitiyor, 23 vardı 6 tane daha kuruldu, etti 29.' Tam 22 tiyatro sezonu sonra İstanbul'da tiyatro sayısı yarıdan aza düşmüş. 1970 yılında 22 milyon olan şehir nüfusu, 2000 yılında 10 milyona çıkmış. Üç şehir daha eklenmiş neredeyse İstanbul'a... Tiyatro sayısı 2002 yılında onlu rakamlara düşmüş oysa... Üstelik tiyatro grupları haftada bir-iki oyun oynar hale gelmişler. 1927-28 tiyatro sezonunda gösterim başına seyirci sayısı 282, 1928-29 yılında 321, 1929-30 sezonunda ise 379 kişiyken şimdilerde seyirci ortalaması 150 kişiyi bile bulamamaktadır. Bir ay içinde 10 gösterim yapan tiyatro kalmamıştır İstanbul'da... 70'li yıllarda 11 gösterim yapan tiyatroları şimdi hayal etmek bile mümkün değildir. Kapısında kuyruklar oluşan hiçbir tiyatro gösterimi yok artık. Kendilerine yazılı ve görsel basında 'SANATÇI' unvanı verilen bir çok insanın peşinde yığınlar var. En az iki sayfa olan tiyatro eleştirileri gerilerde kaldı. Şimdi gazetelerin ikinci sayfaları sanatçıların (!) sevgililerine, kim tarafından dövüldüklerine veya geceyi nerede geçirdiklerine ayrılır hale geldi. Televizyonların en etkili saatleri 'tele-vole' kültürüne, 'dahi ile dâhi'yi, 'varis ile vâris'i ayıramayanların bozuk Türkçelerine terk edilmiş." Tunca Aykut'un kaleme aldığı metni okumaya devam ediyoruz: "Tiyatrolar kayboluyor artık. O sayede 'doğru Türkçe' de kayboluyor. Kendilerine 'yazar' unvanı verilenler, kalemşor- silahşor- ıstırap yerine kalemşör- silahşör ve ızdırap yazıyorlar, utanmadan. Hangi partinin genel başkanını gördünüz bir tiyatro gösteriminde, kaç gazeteci bu sezon tiyatro oyunu seyretti acaba? Hatta, Hadi Çaman Tiyatrosu nerede, H. Bilginer- Z. Olcay Tiyatrosu nerede başladı oyunlarına, Ali Poyrazoğlu zevk mi alıyor her gece başka bir sahnede oyun oynamaktan acaba, bileniniz var mı? Oysa geceleri haber (!) peşinde koşan magazin muhabirlerinizin hepsi bilir Fatih Ürek'in hangi parfümü kullandığını, İ. Tatlıses'in çiğ köftesine ne kadar acı biber kattığını, Gülben Ergen'in selülitlerini nerede aldırdığını... Doğaldır ki bütün barlar ilan verecektir gazetelerinize her gün. Siz onlarda sahne alan sanatçıları (!) sayfa sayfa haber yapıyorsunuz. Bir tiyatro nasıl ilan verecek ki size? İlan verirse nasıl ödeyecek bedelini? Bir gösterimde gelen seyirci sayısı ilan ve salon kirasını toplayamazken, nasıl geçinecek bu insanlar?" Tiyatro ne demek? Sıkıldınız mı? Ama, lütfen devam edelim okumaya: "Tiyatrolar bitiyor artık. Hatta ölüyor tiyatrolar... O sayede dilimiz de ölüyor. Bundan sonra 'tiyatro' eğitimi almış banka memurları, bakkallar, pazarlamacılar, dansözler, polisler, tetikçiler ve hatta 'baba'lar görebileceğiz belki, ama tiyatro yapan 'eğitim almış' oyuncuları görmek zor olacak. Sizler, yani mesleği 'gerçekten gazetecilik' olanlar bunu tartışmalısınız. Belki promosyon yaparken tiyatro gösterimi için davetiye dağıtmalısınız, belki ilanlarınızda tiyatrolara ücret uygulamasını gözden geçirmelisiniz (zaten topu topu 4-5 özel tiyatro, ara sıra ilan verebiliyor) veya eleştirmenlere sayfalarınızı açmalısınız. Ama 'sanat ve sanatçı için' mutlaka bir şeyler, üstelik iyi bir şeyler yapmalısınız. 'Tiyatro' biraz daha özgürlük demek. 'Tiyatro' biraz daha eğitim demek. 'Tiyatro' biraz daha demokrasi demek. Bu nedenle ilgi ve desteğinize gereksinim var. Tiyatro yaşamalı! Hem de Sanatın (!) ve Sanatçının (!) İnadına Yaşamalı!" Ben bu metinden üzerime düşen dersi alıyorum, umarım siz okuyucular ve elbirliğiyle kültür sanatı öldürmeye çalışanların da vicdanları biraz sızlar (titrer mi demeliydim?). Kimbilir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.