Selçuk'un sanatı

A -
A +

Genç sanatçı dostum Selçuk Küpçük, hummalı bir çalışma içinde. Bir yandan yeni albüm/CD'sinin hazırlığı, diğer yandan eğitmenliği, bir taraftan da şairliği ve buna bağlı olarak başarıyla sürdürdüğü "Kum Yazıları"nın yayını... Gündeminde ağırlıklı olarak müzik olduğunu söylüyor. Şiir ve müziğin elele vermesi için çaba gösteriyor. Hangi şiirlerin müziğe yatkın olduğunu sorduğumda ise, "Şiirin kendi fizyolojisi içinde bir müziği ve ses ahengi var. Hatta, Nietzche 'müzik bütün öbür sanatların anasıdır' der. Söz başlıbaşına bir müzikalite olarak durmaktadır. Ancak prozodi zenginliği açısından besteciler yoğun olarak hece ile kurulmuş şiiri tercih ederler. Bu, melodik alt yapının söz ile uyuşumu noktasında kulağa bir bütünlük sunuyor kuşkusuz. Yine de modern şiirin getirmiş olduğu serbest dize anlayışı kullanılmamış değildir; hem ilk, hem de ikinci albümümde ben bunu denedim" diye cevaplıyor. Kırılgan bir kalp Aslında bir şair Selçuk Küpçük.. Henüz kitabı yayımlanmamış olsa da Edebiyat Ortamı, Kırağı, Düşçınarı, Endülüs, Aşiyan, Ünlem gibi dergilerde imzasını gördük; şimdilerde ise "Kum Yazıları"nda... Müziğin teorisini de yapıyor Küpçük. Düşünen ve üreten bir beyin. Geleceğe sıkı sıkıya bağlı ve geçmişini iyi bilen... İlk albümü "Tebessüm Provaları", ikinci albümü "Kurutulmuş Gül Mevsimi" kendince bir dinleyici kitlesine ulaştı. Bütün bestelerde kendi imzası bulunuyor ve usta şairlerin, usta işi şiirlerinin altına nota yazıyor. Kırılgan bir kalp ve müzikal bir duyarlılık taşıdığını isbat ediyor besteleri. "Söyleyecek sözüm oldukça bütün bunlar devam edecek" diyor. "Sanatçının mutlaka söyleyecek bir sözü olmalı zaten" diye de ekliyor. Popülizme yer yok Sanatçı duruşunda popülizmi dışlıyor Selçuk Küpçük. Bundan korkuyor açıkçası. Sebebini şu sözlerle anlatmaya çalışıyor: "Daha çok popülaritenin getirmiş olduğu ya da popülariteye gidilirken geçilen yollardan ürküyorum. Hem kalite, hem de popülizm çok nadiren bir arada oluyor. Genele ulaşmak isteği estetik ölçütü aşağıya çekmek gerekliliğini beraberinde barındırınca, kalıcılık adına ne yazık ki, bir şey söylenemiyor. Oysa ben çok tanınmak ya da çok kaset satmak niyetinde değilim. Doğru ve iyi şeyler söylemek ve bunu söylerken de iyi söylemek niyetindeyim." Yaşadığı şehirde, yani Ordu'da bile tanıyan çok az sayıda insanın olması onu rahatsız etmiyor. Aksine o, yaptıklarıyla bilinmek istiyor. Kimsenin sanatçısı olmadığının altını çiziyor Küpçük, "Müziğimi hiçbir kurum, kuruluş, ideoloji ve kişinin emrine vermem. Ben ne yaptığımı bilerek yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim. Beckett'in müthiş bir sözü vardır: 'Hep denedin, hep yenildin. Olsun gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil' diye... Ben işime bakacağım..." Kendini bilen bir tavır bu. Avamlaşmadan ve ne yaptığını bilen bir davranış... Başarılar diliyorum... (P.K., 6, Ordu) Usta sesler okudu Selçuk Küpçük, 1971 Ordu doğumlu. Gazi Üniversitesi'nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik öğrenimi gördü. Çeşitli edebiyat dergilerinde şiir ve desen çalışmaları yayımlandı. "Kurşun Kurşun Üstüne" isimli bestesi önce Hasan Sağındık, daha sonra Selda Bağcan tarafından okundu. "Tebessüm Provaları" ve "Kurutulmuş Gül Mevsimi" isimli iki albümü var. İki ayda bir "Kum Yazıları" isimli dergiyi çıkarıyor. Hem artık yaşamak... aslında/ her şey akşamlıdır dediğimde vakit henüz çok geçti ve bir kadın saçları konusunda bir türlü karar veremiyordu ama yine de olsundu madem ki yaşamak üstüne çokca kuram okumuştuk ve madem ki uçan çocuklar gibi acılara uçuşmuştuk öyleyse bir başka anlamı olmalıydı yaşıyor oluşumuzun inanmak gibi ... mesela direnmek gücenmek ya da tükenmek türünden daha marjinal istekler yani hepsi bir arada sen gibi ben gibi ¥ Selçuk Küpçük YORDAM Bizim bilgi dediğimiz şeye eskiler "malûmat" diyorlarmış. Bilgi, "ilmî vukuf"un adıdır ve zihnî idrak ile ölçülür. Derinlemesine öğrenilen her şey bilginin sınırları içindedir. Bilgi bir küre gibidir; yarıçapı büyüdükçe hacim genişler ve o hacmi doldurmak için yeni bilgilere ihtiyaç duyulur. Bilgi sahibi oldukça cahilliğin artması işte bu hacim genişlemesinin sonucudur ve insan öğrendikçe daha çok bilgiye ihtiyaç duyar (...) Kültür, bilgiden arta kalan tortudur. Bir konuda bilgi sahibi olunduktan sonra, unutulanlardan arta kalan şeye kültür denir. Tarih kültürü, sosyoloji kültürü, demokrasi kültürü vb. hep bir bilgiden oluşur. O halde bilgi sahibi olunmadan, kültür sahibi olunamaz... ¥ Prof.Dr. İskender Pala

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.