Sevgi mi? Savaş mı?

A -
A +

Der ki, Hermen Hesse: "Kendi kanımızdan kan katmadığımız, sevgiyle donatmadığımız, uğrunda özverileri, ortak acıları üstlenmediğimiz, savaşımlara katlanmadığımız hiçbir ilişkinin, hiçbir dostluğun, hiçbir duygunun bize sadakat göstermediğini ve güvenilir nitelik taşımadığını her birimiz kendi günlük hayatımızda öteden beri yaşar, biliriz. Birine gönlünü kaptırmanın ne kadar kolay, gerçekten sevmenin ise ne kadar zor olduğunu bilmeyen ve yaşamayan yoktur. Bütün gerçek değerler gibi sevgi de satın alınamaz. Satın alınabilen hazlar vardır, satın alınabilen sevgiyse hayır!" Gerçek sevgiyi silahların gölgesinde aradığımız için savaşmıyor muyuz zaten?.. ... Der ki Nurettin Durman: "Savaş kötüdür: Dünyanın yaşanılır bir yer olması için zulmün olmaması gerekir. Ne yazık ki dünya rahat yüzü göremiyor bir türlü. Ha bire yıkılıp, yakılıyor, ekolojik dengesi börtü böceği telef olup gidiyor... Savaş kötüdür. Savaş yıkımdır. Savaş felakettir. Savaşsız ve adil paylaşımsız bir dünya nasıl olur acaba?.." Zaten böyle bir dünya istemedikleri için çıkarmıyorlar mı savaşları?.. ... Der ki Mustafa Miyasoğlu: "Dünyada hakimiyet savaşının bir yanı Bağdat üzerinden yapılıyor. ABD, AB'de başı çeken Fransa ve Almanya ile Şangay Beşlisi adında başka bir birlik oluşturmaya çalışan Rus-Çin-Jahon ve Hind gücünü kırmaya çalışıyor. Bu arada, Afganistan için Pakistan'ı halkın iradesine rağmen nasıl kullandıysa, Irak için de Türkiye'yi öyle kullanmak istiyor. İnşaallah, yanlış hesap Bağdat'tan döner..." Bu iradeyi geri döndürecek bir "erk"ten ne kadar da mahrumuz!... ... Der ki Turgay Fişekçi: "Görülüyor ki, son yüz yıldır şairler için barış, ana temalardan biri olmuş. Neden? İnsanlık bir türlü sorunlarını savaşla çözme alışkanlığından vazgeçmediğinden. Son yüz yıldır tarihin en büyük savaşları birbirini izledi..." Silahlar var oldukça, bundan sonraki insanlık da bu savaşları yaşamak zorunda kalacak, ne yazık ki!... ... Ve der ki üstad Sezai Karakoç, "Gündoğarken" adlı eserinde geniş bir bölümü oluşturan Alınyazısı Saati'nde: "Ve haberci diyor ki: n'oldu Bağdat Nerde onu koruyan sur ve perde İnsan ki yaşar eserde İnsan nerde ve eser nerde Devrilen her taş benim taşım Yıkılan her ev benim Benden yıkılıyor hepsi ben yıkılıyorum Yıkılan benim Ve haberci diyor ki: yıkılan benim Taşta suda hurmada Kuş boğazında Otomobil tekerinde petrol zerresinde Her zerrede ölen benim Ölen Bağdat benim Ve diyor ki haberci: Yanan ay sönen gün benim Çöken akşam gelen geceyim ben Neden anlamadın bütün bunları sen Ey Bağdat'ın altın anahtarını küle çeviren" ... Yeryüzündeki son silah ortadan kalkıncaya kadar savaşların devam edeceğini çok iyi biliyorum ama içimde sevgi, barış, kardeşlik, paylaşma ve hoşgörü adına sonsuz bir vaha da yeşertmek istiyorum. Ya siz, sevgili okurlarım? Ya siz!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.