Şiirin sultanı

A -
A +

Şiiri "sadaka" gibi düşünen ve zamanında verilmesi gerektiğine inanan Turgut Uyar, "Ben kırkından sonra artık yazamayan şairlerimizin, hayatın yükü, geçim derdi falan gibi sebeplerle değil, artık çağa uymak gücü kalmadığından, söylenecek şeyleri bulamadıklarından, kendilerini icat edemediklerinden sustuklarına inanıyorum" der. Bu yaklaşım, gerçek şiirin izini süren ve şair-i maderzâd olan şuara için "cuk" oturur. Doğumunun 100., vefatının 21. yılında andığımız "şairler sultanı" Necip Fazıl Kısakürek de böylesi kıymetlerden biri olarak bir asra yaklaşan etkisiyle varlığını sürdürüyor. Doğumunun üzerinden bir asır, vefatından bu yana da şunca zaman geçmiş olmasına rağmen böylesine önemli ve değerli kalabilmek her fâninin harcı değildir şüphesiz... Sanatı, "Allah'ı aramak" vadisinde yoğuran ve dehâ derecesinde bir duruşla etkisini sürdüren Üstad'ın, bütün tartışmalardan, şiirin iç kavgalarından ve hamasetten uzak tutularak, yeniden ve yeniden ele alınması; Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyimiyle, "özellikle gençler tarafından" dikkatle okunması gerekiyor. *** Cemil Meriç'in "Üstad, kanatlarının ihtişamından yere konamayan bir tavus kuşunu andırıyor" tahlilini çok fazla ciddiye alırsak veya Burhan Belge'nin "Necip Fazıl, majiskül harfleri ile yazılmış bir ben'dir" yaklaşımına kendimizi kaptırırsak, O'nu anlamaya çalışmakta zorlanabiliriz. "Ben bir solo şarkıcıyım" diyordu Üstad, belki yalnızlığını anlatmak için ama O, "Bitti benlik madenim her an törpülenmekten" diyebilecek kadar da kendini tanıyordu. *** Necip Fazıl Kısakürek, aksiyon, fikir, siyaset, edebiyat, hiciv, biyografi, tahlil gibi dallarda kaleme aldığı sayısı yüze yaklaşan eserleri ile ülkemizin en çok üreten yazarları arasında da yer alıyor ama özellikle O'nun şiire bakışını, gerçeği ve Allah'ı arayan, hikmet peşinde koşan şiire yaklaşımını iyi anlamamız gerekiyor. "Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir. Eşya ve hadiselerin, bütün mantık yasaklarına rağmen en mahrem, en mahçup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak ve nisbetlerini bularak, mutlak hakikati arama işi..." O biliyordu ve bilinmesini istiyordu ki, "Mutlak hakikat Allah'tır." Ve şiir, "Allah'ı sır ve güzellik yolundan arama işidir." *** His ve fikrin şiirde başlıca unsur olduğunu söylüyordu poetikasında: "Şiir, düşüncenin duygulaşması, duygunun da düşünceleşmesi şeklinde, bu iki unsurdan herbirinin öbürünü kendi nefsine irca etmek isteyişindeki mesud med ve cezirden doğar." "His, fikir olmaya, fikir de his olmaya doğru kıvrımlaşmaya başlayıncadır ki, kıvrımlar arasındaki halkaların içinde, sanat, karargahını kurar." *** Yani özetle Necip Fazıl Kısakürek, yine kendi teşbihiyle, "Madde değil de mana halinde cami kapılarının önünü dolduran Allah dilencilerinin en güzelidir." Yani özetle Necip Fazıl Kısakürek, değer hükümlerinin alabildiğine değiştiği ve artık tanımlanamaz bir girift mağraya girdiği günümüzde, aynı heyecan ve aynı 'perestijle' anlaşılmayı ve yorumlanmayı hak ediyor. *** Kuraklaşmış ve bir bataklığa dönmüş günümüz edebiyatında, etkileri onlarca yıl sürecek yeni değerlerin ortaya çıkmamasının muhasebesini, yakın geçmişin bu en velûd şairine bakarak yeniden yapabiliriz herhalde... Öyle de olmalı değil midir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.