Pen Yazarlar Derneği'nin girişimiyle, UNESCO tarafından kabul edilen 21 Mart Dünya Şiir Günü, son yıllarda neden 'fer'siz geçiyor? Çünkü insanların mutsuzluğu ve huzursuzluğundan şiir de kendi payını alıyor; şiiri 'yapan' insan olduğu için bu kötü sonucu paylaşıyor... Ama en azından, şiire bir damar açmış ve o damardan akan harflere sıkıca sarılan kalp sahiplerinin gerçek ve sahih şiire sahip çıkmaları gerekiyor. Şiire sahip çıkmanın, tirajları bini geçmese de yayımlanan kitapları alıp okumakla, ülkenin dört bir yanında çıkan dergilere -temsil ettikleri şiir anlayışı ve ürün kalitesi ne olursa olsun- ulaşmakla, şiir söyleyen veya okuyanları öksüz bırakmamakla mümkün olacağını bilmeliyiz... Kulelerine çekilmiş 'büyük'lük yarışındaki cüce şairler kadar, kendi kozasını sessiz ve derinden ören ve gizli bir ırmak gibi tâ içerimize akarak çağıldayan şiire tutkun 'küçük' şairleri de okumalıyız. Peki ama şiir dünyayı değiştirir mi? Değiştirmez, değiştiremez... Şiirin dünyayı değiştirmek gibi bir iddiası da yoktur; olmamalıdır da zaten... Ama "şiirin, savaş da dahil bütün kötülüklerin, pisliklerin üstesinden geleceğine inanırım" (İlhan Berk, MerdivenŞiir, 2). Şiir, dünyanın bir ucundan tutabilir; kendi dünyasının saf, temiz ve berrak gerçekliğiyle yaşadığımız çağın dünyasına etki edebilir. Şiir, biraz da ümit etmektir, "umudun elinden tutar." Ve sırf bu yüzden umuda inanan şair kadar inanmalıdır şiire... Şikayet ettiğimiz ve her yanımıza musallat olmuş bütün kötülüklerden kurtulabilmeyi ne kadar istiyorsak, şiirin de bu mücadelede üzerine düşeni yapacağından emin olmalıyız. Şiire güvenmeliyiz... Bizi herkes ve her şeyin ele verebileceğini ama şiirin kalbimizden geçenleri asla ihbar etmeyeceğini bilmeliyiz... Şiiri severek inanmaya başlamalıyız kelimelerin gücüne ve inanarak döndürmeliyiz yüzümüzü şiire... Şiiri hayatımıza dahil etmeliyiz... Şiire inandıktan sonra sokaklarda maskesiz yürümenin tadını çıkarmalıyız. Ve dahası, şairden korkmamalıyız... Eğer başarabilirsek bütün bunları, ancak o zaman öğrenebiliriz nasıl yaşanılası bir dünyaya sahip olduğumuzu... Çünkü hepimiz, "Irmakların bittiği yerden başlıyoruz akmaya/ Kanımızla kararak içimizdeki hayatı/ Susmuş nesnelere açıyoruz en olmadık düşleri/ Karanlıklarda daha iyi görmek için acıyı/ Belki ondan koparıyoruz kopçasını güneşin..." (Özcan Ünlü, Maskeler'den) İçimizdeki sancıyı kanla karmak yerine neden sığınmıyoruz şiire?.. Şiire ve onun eczasına... Bugün dostlar; evet bugün... Var mısınız "Alfabemizden düşen harfleri alıp terkimize", bir tülün arkasında tamamlamaya sözlerimizi?..