Cevr-i Rum, Cürümlü, Çorumlu... Bu üç isim de, Çorum'un adlarından sadece birkaçı... Emekli öğretmen Halit Baylaz'ın evinde sabah kahvaltısı yaparken, kızları Nilay ve Nur ile arkadaşları Sema ve Neşe, kendi aralarında konuşuyorlar, kulağıma yabancı ama çok sevimli kelimeler çarpıyordu. Merak ettim. "Hevri" ne demekti? "Gayli", "Badal", "Avgun", "Sinembitti", "Şergada", "Gumpür"... Hevri ile çabucak, gayli ile artık, badal ile merdiven, avgun ile ayçiçeği, sinembitti ile -ki bu kelime neredeyse bir şiir ilhamı verdi bana- saklambaç, şergada ile yaramaz çocuk, gumpür ile patatesi anlatıyorlardı. Büyük şehirlerdeki "kumpir"di "gumpür"le isimlendirdikleri, şaşırdım... Sonra, adeta Çorum'un hafızası haline gelmiş Ethem Erkoç'la tanıştırdılar beni. Ethem bey, tıpkı Halit Baylaz bey gibi emekli bir öğretmen ama bütün mesaisini ve birikimini Çorum için değerlendiriyor. "Çorum İli ve İlçeleri", "Nikonya'dan Çorum'a", "Çorum Evliyaları" (Ali İzzet Efendi'den sadeleştirdiği Tezkire-i Makamat) , "Hayat Çizgisi", "Gurbet Yuvası", "İkinci Ömer", "Selahaddin Eyyubi" isimli kitapları ile yaşadığı şehrin kültürünü canlı tutmaya ve geleceğe götürme gayretini taşıyor. Çorum, sadece leblebisi ve güzel insanları ile tanınması gereken bir şehir değil. Verimli toprakları üzerinde bulunan evliya mertebesinde anılan mübarek zâtları ile de mutlaka görülmesi gereken bir Anadolu toprağı. Şehir merkezinde türbeleri bulunan Suheyb İbn i Sinan Rumi, Ubeyd Gazi, Hace Yusuf Bahri, Lenduha Sultan, Şeyh Kerem Issı, Akkuş Dede, Dud Dede, Sarılık Dede, Sefer Baba, Hüseyin Gazi'nin yanısıra, köylerde türbesi bulunan Şeyh Hamza, Göcen Dede, Kuş Timur Baba, Kanber Dede gibi onlarca manevî önderin sürekli davet ettiği bir güzel belde... Hemen bütün sokaklarında tarihin silinmeyen izlerini yaşatan, özellikle şehrin dış çemberini oluşturan mahallelerinde eski şehir dokusunu hissettiren Çorum, üzerinde yaşayan insanlara ne kadar değerli bir kadîm bir kent olduğunu anlatamıyor nedense. Çorum'da yaşayan gençler üzgün. Yüksekokula gidebilme şansını yakalayanlar dışındaki gençler gelecek kaygısıyla arşınlıyorlar şehrin kaldırımlarını. Parklarda ümidini kaybetmiş bir yığın genç adam ve okuma imkanı ellerinden alınmış yüzlerce genç kız... Çorum'da, insanlar üzülünce "vaş" diye bir ünlem kullanıyorlar. Ben de şehir gezimi bitirip yukarıda ismini zikrettiğim dostlarla otobüs terminaline yürürken, özellikle yol güzergâhındaki çirkinlikleri görünce derin bir "vaş" sesi çıkardım. Mahalli idarelerin belli bazı ödeneklerinin yetersiz olduğunu biliyorum ama temizliğin ve düzenin karşılığı her zaman para değildir, öyle mi? Birkaç zengin ailenin, sabahları pazarcıların sesinden "rahatsız" olduklarını iddia ederek, Ulukavak Mahallesi'ndeki semt pazarını Sağlık Ocağı'nın yanına, farelerin cirit attığı sokağa aldırtması, sadece Kâzım amcayı üzmüyor şüphesiz. O, yıllarını mahallesine veren diğer komşuları kadar şikayetçi bu durumdan. Diliyor ki, artık gelenek halini almış Ulukavak pazarı yeniden eski yerinde kurulsun... Daha onlarca problem taşıyor şehrin cadde ve sokakları... Bence Çorum çok güzel bir şehir ve böyle de kalmalı. Vatandaşıyla, mahalli idaresiyle, iradesiyle böyle ama daha da güzelleşerek kabul etmeli dışarıdan gelenleri. Mehmet Rüştü'den bir dörtlük alarak yazımı bitiriyor, Çorumlular'ı şehirlerini korumak ve kollamak üzere ellerini taşın altına sokmalarını diliyorum; hatta istiyorum: Şehr-i Çorum Bağ-ı İrem'den nişan Arzı dürür her tarafı gülistan Mekan-ı füyuzat menba-ı irfan Çıkar andan şuaranın kibarı