Bizim okuma maceramızda dergilerin önemi büyüktür. Tirajları ne olursa olsun, dergiler, okuma derdi olan insan için hep birinci sırada yer almıştır. Dergileri böyle anlamlı kılan elbette işledikleri konular, savundukları fikirler, politikalar, yayımladıkları şiir ve yazılardır. Bazıları, her ne kadar kendi fildişi kulelerinde ahkâm kesmeyi tercih etse de, bu böyledir! "Kitap, istikbale yollanan mektup... Smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür. Kitap ve gazete... biri zamanın dışındadır, öteki an'ın kendisi. Kitap, beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete, okununca biter. Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekâlar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar." Cemil Meriç, "Bu Ülke"de (s. 87) dergi, kitap ve gazeteyi anlatırken böyle söyleme lüzumunu hissediyorsa, dergi elbette "önemli bir şeydir!" Yüz akı dergiler Her ay, yaklaşık yüze yakın dergi geliyor bana. Bunlar arasında dikkat çekici olanlar kadar, birkaç kişinin gayretiyle çıkmış ve tamamen mahallî özellikler taşıyanlar da bulunuyor. Ama hepsini çok önemsediğimi belirtmeliyim. Samsun, Kayseri, Adana, Erzurum, Konya vs. bu dergilerin çıkış adresleri. İçlerinde Yitik Düşler (Kayseri), Yolcu (Samsun), Redif (Bolu), Çıkın (İstanbul), Türk Yurdu (Ankara), Bizim Külliye (Elazığ), Lika (Ankara), Taşra Yazıları (Gebze) vb. gibi önemli gördüğüm dergiler de bulunuyor. Şeref Akbaba'nın yönetmenliğinde çıkan Ay Vakti, İbrahim Tenekeci ile Hüseyin Akın'ın hazırladıkları Kırklar, Mustafa Kutlu'nun kuyumcu titizliğiyle hazırladığı Dergâh, yeni bir heyecanla okuyucularına ulaştırılan Türk Edebiyatı, Hasan Öztoprak'ın gayretleriyle çıkan E, Hüseyin Su'nun Ankara'da hazırladığı Hece, M.Engin Noyan'ın henüz ilk sayısını yayımladığı fikir ve hayal dergisi Uygar, Selçuk Küpçük'ün Kum Yazıları vb. bugünkü dergiciliğimizin yüz aklarından... Hüzünlü hatırlama Meriç'in dediği gibi, "bir neslin vasiyetnamesi" olan dergiler arasında ufak-tefek sürtüşmeler olsa da, herkes kendi yayın politikası ve edebiyat anlayışına uygun işler yapıyor. Ahlaksızlığa, hakarete, ihbara, hedef göstermeye, alaya varmayacak bütün tartışmaların dergi için çok önemli malzemeler olduğunu biliyoruz. Dergicilik geçmişimizde bu tür bir geleneği gözlemlemek mümkün. Dergilerin yaşaması için mutlaka okuyucu desteğine ihtiyaçları olduğu unutulmamalı. Dünya görüşü, duruşu ne olursa olsun, kültür ve edebiyat adına ciddi işler yapmak üzere yola çıkmış olan bütün dergileri sahiplenmemiz gerekiyor. "Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş"tır sözünün ne kadar doğru bir söylem olduğunu Hareket, Büyük Doğu, Hisar, Diriliş, Mavera, Kayıtlar ve diğerlerini hatırladıkça daha iyi anlamıyor muyuz? Dergi iyidir! İyi ki ülkemizde yüzlerce dergi çıkıyor ve iyi ki söyleyecek sözü çok olan bir milletiz... TEBESSÜM'Tekrar çal Sam!' Londra Üniversitesi medya öğrencilerinin yaptığı ankete katılan 3 bin sinemasever, filmler arasında klasik hale gelen sözleri sıraladılar. Buna göre "007 James Bond" filmlerinde, ünlü ajanın kendini tanıtma cümlesi "Ben Bond, James Bond" sözü birinci sırayı aldı. "Terminatör"ün ilk filmin son sahnesinde söylediği "Geri döneceğim" ikinci, Humphrey Bogart ile Ingrid Bergman'ın unutulmaz aşk filmi "Casablanca"da "As Time Goes by" şarkısının çalınması için söylenen "Tekrar çal Sam" sözü üçüncü sırayı aldı. Bu araştırma da eğer bir film popüler kültürü yakalamışsa, hiç unutulmadığını açıkça gösteriyor. Ortaya çıkan bir başka ilginç noktada ise ilk beşe giren filmlerin tamamının 1984 yılından önce çekilmiş olmaları. İşte ilk beş film ve sözleri şöyle: 1- "Ben Bond, James Bond"- Dr. No 2- "Geri geleceğim"- Terminatör 3- "Tekrar çal Sam"- Casablanca 4- "Açıkçası hayatım, umrumda bile değil" - Rüzgar Gibi Geçti 5- "Senden beklenen tek şey, kahrolası kapıları havaya uçurmandı" - The Italian Job YORDAM Açan gül, rengi ve kokusuyla; öten kuş, sesiyle hangi sevdayı anlatıyorsa, şairin sevdası da öyle bir sevdadır. Kan, nasıl bir acı duygusuyla akarsa yaradan, kelimeler de öyle çıkar şairin yüreğinden. Böylesi bir sevdayı anlatabilme çabasıdır yazılan her şey... * Mustafa Özçelik EZBERBoşluk şarkısı içimi alıp gitti içimdeki göçebe bir ıssızlığı dolduran koskoca boşluk kaldı bana yüzümü hangi yana tarayayım da çoğalayım yoksul bir ülkede olmadan önce sukuşuyum ben hebbiadam düşü tutsam ve öpsem ve üşüse akşam kıpırtısız yapraklarda olsam olsam ve ölsem * Mustafa Akar (Kırklar'dan)