Seni seviyorum, desem bile inanma!.. Bugün bin ağız söylerken, beni sevdiğini; yarın bakarım ki kimse kalmamış etrafımda, kızıp terk etmişler, dönüp gitmişler!.. Haykırsam da, nafile; Heey, kimlerdi demin etrafımı çevreleyenler? Hanginizdi, hani o beni sevmekte yarışan, diğerleriyle? Tık yok!.. Rüzgâr estikçe, kuru bir meşe yaprağı yolda yer değiştiriyor. Demek ki kasımı bile devirmiş mevsim!.. Kör kütük sarhoşlara benzeyen, hareket kabiliyetini yitirmiş iri bir kış sineği ense boşluğunun sıcağını rastlatmaya çabalıyor!.. Nerde nisanın lâleleri; mayısın papatyaları, haziranın gülleri hani?.. Seni seviyorum! İnandın mı şimdi gerçekten seni sevdiğime?.. "Seni seviyorum!" İnanayım mı şimdi beni sevdiğine?.. ..... Hadi gel, hele bir kızdıralım birbirimizi; Bakalım neler olacak?.. ..... Seni seviyorum, biliyor musun? Hadi canım, inanayım mı buna?.. İnanmazsan inanma, ben de başkasına söylerim!.. Seni seviyorum, desem bile inanma!.. Çünkü ben de, beni sevdiğini duyduğumda, beklerim; inancımın pekişmesi için... Ne zamana kadar?.. Bana "nasıl" kızacağını görünceye kadar!.. Bu satırı yazmaktan daha zordur, anlamak! Çünkü anlamak; yaşamaktır... Yaşamak ise; can acıtır! Büyümüş de küçülmüş denen çocuklara baktığın gözlerle bakma şimdi bana; söylediklerim anormal değil... İtidal, ne demek biliyor musun? Yani, seni seviyorum düğmesine basıldıkça durmadan sıçrayan bir yaylı tavşana benzeme!.. Bekle bakalım; gör sana nasıl kızacağımı... Bekliyorum ben de hep; bana kızdığın zaman ne yapacağını!.. Özet yapalım mı şu üç beş satıra? Beni, bana kızdığın zamanki kadar seviyorsun!.. Seni, sana kızgın olduğum zaman sevdiğim kadar seviyorum!.. Bir zincirin gücü; en zayıf halkasının gücü kadar ya... Sevginin gücü ise; Bana kızdığın zamanki kadar! ..... Öyle değil mi, kalbine sor bakalım...