Şu Abdullah'ın ettiğine bakın bir hele... Hiç yakıştı mı onun gibi tecrübeli bir futbolcuya?.. Takımın en yakın rakibine 8 puan fark atmış. Üstelik ligin bitimine sadece 10 hafta kalmış. Taraftarından yöneticisine tüm camia şampiyonluk için kenetlenmiş. Sen kalk, ortada top mop yokken rakibe tekme salla. Kardeşim; şimdi bu yaptığın iş mi yani?.. Hiç düşünmez misin burada alınacak bir yenilginin getireceği stresi? Sen nasıl arkadaşlarının emeklerine ihanet edersin? Ben olsam Mustafa Denizli'nin yerine, Abdullah'a en ağır cezayı veririm. Veririm ki; ne kendisi, ne de bir başkası böyle bir saçmalığa bir daha teşebbüs dahi etmesin... Neyse, gelelim maça... Bir kere kabul etmek gerekir ki; Serhat'ın sakatlığı F.Bahçe'yi olumsuz etkilemiş... Mustafa hoca oynadığı maçlarda sağa sola deplase olan, yanında en az iki rakip defans oyuncusunu âdetâ bagajına alan genç futbolcusunu maç boyunca çook aradı. Sadece Denizli mi? Hayır! F.Bahçe'yi ligin ikinci yarısında Serhat'la birlikte omuzlayan Revivo da partnerini mumla aradı. Aslında dikkat ederseniz İsrailli'de iki haftadır gözle görülen bir düşüş yaşanıyor. Sanırım takımda tek beyin kendisi olmak istiyor. Baksanıza, Andersson'un yedek kulübesinde oluşundan dahi olumsuz etkileniyor. İki balık golle berabere bitti karşılaşma. Rizespor'un golünde Nicolas'ın sert ortası Saffet'e, F.Bahçe'ninkinde ise bu kez Baliç'in sert ortası Omar'a çarpıp filelere gitti. F.Bahçe 10 kişi kalınca oyun düzenini pek değiştirmedi. Defansta yine Zoran, Mişko ve Mustafa'dan oluşan 3'lü blok, orta sahada ise Johnson ve Lazetiç'in bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi... 92 gün sonra 11'de forma şansı bulan Baliç de oldukça hırslı, ancak gol noktalarında şanssızdı. Ogün eski Ogün değildi. Takımının 10 kişi kalmasından dolayı bu kez ataklara katkıda bulunma yerine muhtemel bir gole karşı defansına yardımcı olmaya çalıştı. Neticede dünkü maç Metin Tokat'ın bitiş düdüğüyle pek çok F.Bahçeli'ye "Hiç yoktan iyidir" dedirten bir karşılaşma oldu. Dostça başladı, dostça bitti...