F.Bahçe ile ilgili çok güzel sözler sarf etmek isterdim. Ancak, bu kadar çok olumsuzlukların biraraya toplandığı Antalya kampı sonrası F.Bahçe için olumlu yorumlar yapmak maalesef mümkün değil. Christoph Daum'un ilk yarı sahaya sürdüğü 11, hırslı futboluyla önce bizi heyecanlandırdı. İsmail Güldüren ve Petkov'un oynadığı sol kanat oldukça iyi işliyordu. Buradan gelen ataklar Vitesse kalesinde tehlikeler oluşturuyordu. Nitekim bunlardan birinde Petkov rakipten çaldığı topu Rebrov'a öylesine mükemmel ortaladı ki; Ukraynalı'nın golü atacağını daha vurmadan anladık. Gözlerim tabi ki Nobre'deydi. Brezilyalı iyi niyetli, sağ sola, deplase olan, takım oyunu oynamak isteyen bir futbolcu ancak asla 'yıldız' değil. Nobre gibi oyunculardan Türkiye'de bol miktarda mevcut. Yani, ne Daum'un istediği özelliklere sahip, ne de F.Bahçe'yi, Beşiktaş'ın önüne geçirecek yeteneği var. İkinci yarıda rakip kalecinin hatalı pasını yakalayıp ceza sahasına girdiğinde dikkatle izledim Nobre'yi. O'ndan beklerdim ki, tam bir sambacı gibi ince ayak bilekleriyle topu kaleciden kurtarsın, boş kaleye yollasın. Ama son derecede kötü bir vuruşla kaleciye topu teslim etti. Bakın size bir şey söyleyeyim: Allah'tan bu takımda Van Hooijdonk var. Eğer, o da olmasa... Neyse, bunu hiç yazmayayım daha iyi.