Mide bulandırıcı gelişmeler oldu yine F.Bahçe'de... Tıpkı Mustafa Denizli'nin gönderilmesine benzer bir senaryo sahnelendi... Hatırlayın geçen sezon ortası Diyarbakır dönüşü Atatürk Havalimanı'nda yaşananları... Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan üç-beş zibidi, Mustafa Denizli'ye küfürler yağdırıyordu iğrenç bir şekilde... Olayın üç-beş metre gerisinde bulunan başkan Aziz Yıldırım ise olanlara hiçbir tepki göstermiyordu ilginç bir şekilde... Hani o, bir el hareketiyle tüm tribünleri susturan, polis müdürlerini gazetecilerin önünde azarlayan başkan Aziz Yıldırım... Aynı tezgah Ortega'da da sergilendi... Alırsın-alamazsın, gelir-gelmez inadı uğruna mâliyeti 22 milyon dolara çıkan Ortega'nın sebebi belli olmayan F.Bahçe'deki mutsuzluğuna çözüm arandı önce. Ardından devre tatilinde ülkesinden "Bu iş olmayacak, gelmiyorum" diye haber gönderen futbolcuya elçiler yollandı, "Gel, istediğin gibi takıl ama mutlaka gel. Yoksa prestij kaybedeceğiz..." Zorla ikna edildi Arjantinli, gecikmeli de olsa kampa getirildi. Ancak mutsuzluğuna yine de çare bulunamadı. Göz göre göre F.Bahçe'yi terkedeceği anlaşılınca da malûm senaryo, malûm üniformalı zibidiler tarafından, malûm sahnede yeniden tezgâhlandı: "Go home..." Ve, Arjantin-Hollanda maçı âdetâ kaçış fırsatı oldu Ortega için. İsyanım büyük ama asla bu zibidilere değil... İsyanım; bu kuş beyinlileri kullanarak kamuoyunu güya enayi yerine koymaya çalışan ACİZlere de değil... İsyanım; yıllardır adam yerine koyduğu bu ACİZlerin aslında boş bir çuval olduğunu ancak iş işten geçtiği zaman anlayan taraftarlara hiç değil... İsyanım; F.Bahçe'deki tüm gerçekleri bilmelerine rağmen sayfalarına, ekranlarına yansıtmayan, taraftarların umutlarıyla sadistçe oynayan, F.Bahçeli geçinen ama yıllardır F.Bahçe'yi tahrip eden, akıl yoksunu, sözde gazeteci ve televizyonculara... Soruyorum şimdi: Ancelotti, Löw, Rıdvan, Zeman, Denizli, Lorant, Salou, Alpay, Oktay, Oulare, Sergio, Simao, Washington, Ortega vs. skandallarının perde arkalarını... Şükrü Saracoğlu Stadı kale arkalarının Telsim ve Migros'a, maraton tribününün banka kredisi ve loca satışlarından gelen paralarla yaptırıldığını... Son 5 yılda sadece transfer yanlışlarıyla kulübün en az 100 milyon dolarının çarçur edildiğini ve bununla dayalı döşeli iki adet Şükrü Saracoğlu Stadı yaptırılabileceğini... F.Bahçe'ye futbolcu pazarlayan, hatta F.Bahçe'nin milli takımdaki en önemli oyuncularından birine menajerlik yaptığı bilinen kişiye Beyaz Rusya'da iş takipçiliği yaptıranın kimliğini... F.Bahçe'yi bu hallere; futbolcuları, taraftarları, grupları, camiayı bölük pörçük eden sevgisiz bir insanın düşürdüğünü, kulübün tek elden yönetildiğini, birazcık "Hoop, dur bakalım neler oluyor" diye ses çıkaranların yöneticiyse eğer ekarte edildiğini, gazeteciyse patronlarına şikayet edilerek ekmeğiyle oynandığını... Rüştü dövülürken, Denizli'ye sövülürken, Ortega'ya "defol" denilirken neden sessiz kalındığını... Bilmiyor muydunuz?... Bilmez olur musunuz? Bal gibi biliyordunuz... Pekiii; ne diye kamuoyuna anlatmıyordunuz? Neden yıllardır "Cebinden, işinden, sağlığından harcayarak büyük fedakarlıklar yaptı, F.Bahçe'ye muhteşem bir stad kazandırdı" çığlıkları atarak birilerine dalkavukluk yapıyordunuz? Doğruları yazmaya elleriniz, söylemeye dilleriniz varmadı değil mi? Size söyleyecek tek sözüm var; yazıklar olsun hepinize, F.Bahçe'nin sırtından kazandığınız paralar haram olsun... shazar@tg.com.tr