Öncelikle belirtmeliyim; F.Bahçe'de yıllık aidatın bırakın 600 bin, 12 milyon, 50 milyon; en az 250 milyon lira olmasını isteyen biriyim. Yıllardan beri F.Bahçe'nin geleceğine ipotek koyduğuna, kulübün üzerinde demoklesin kılıcı gibi durduğuna inandığım gruplara da hep karşı çıktım. Tâ ki geçtiğimiz Cumartesi yapılan F.Bahçe olağan kongresinde yaşanan demokrasi ayıbına kadar... Başkanlık yaptığı dört yıl boyunca kendisiyle aynı düşünmeyen yöneticileri sürekli harcayan başkan Aziz Yıldırım, genel kurulun ilk gününde kürsüye çıkıyor, kongreyi açıyor ve "Kaldırın elleri, indirin kolları" talimatıyla oyların sayılmasına gerek görmeden kendi adayını divan başkanı yapıyor. Benim medyam ise bu konuda bırakın tepki göstermeyi, en ufak bir serzenişte dahi bulunmuyor. Aslında kongredeki konuşmasında yaptığı bir gaf, hem Aziz Yıldırım'ın gerçek yüzünü, hem de F.Bahçe medyasının neden böyle davrandığını çok ama çok net bir şekilde ortaya koyuyor... "Çok büyük ideallerim var. F.Bahçe'yi dünya takımı yapacağım. Zaten birkaç gündür bunları gazetelere de yazdırdım, oradan okumuşsunuzdur..." Dikkat buyurun; "Gazeteler de yazdı" değil, "Gazetelere de yazdırdım..." Bunu görmezden gelen yazılı ve görsel medya, elbirliği etmişcesine Aziz Yıldırım'ın üyelerin tam desteğini alarak zafer kazandığını yazarken, bazı yorumcular daha da ileri giderek 1789 Fransız İhtilali'yle eşdeğer tuttuğu bu zafer gününü (!), F.Bahçe için "milat" ilân ediyor... Şimdi kongreden önce sayfalarında çarşaf çarşaf Aziz Yıldırım röportajları yayınlayan gazetelere soruyorum: Hadi kongrede muhalefete karşı takındığı antidemokratik tavrı es geçmenizi bir kenara bıraktım; "Gazetelere de yazdırdım" sözleri sizi hiç mi rahatsız etmedi? 1789 İhtilali'nde halk Fransa'da özgürlük coşkusu yaşamıştı. Şimdilerde ise medya halkın takımı F.Bahçe'nin Yıldırımbahçe oluşunu kutluyor... Kanal D Haber Müdürü Tuncay Özkan Tempo Dergisi'nde yayınlanan bir röportajında, "F.Bahçe mafyanın elinde" diye çok önemli bir iddiada bulundu. Sarı-lacivertli yönetim bu suçlamayı "F.Bahçe'ye egemen olan güç mafya değil, şanlı tarihi ve sayıları milyonlarla ifade edilen değerli taraftarıdır. Ama Tuncay Özkan'ın iddiası onun gazetecilik anlayışına yalan haber, karalama ve iftiranın egemen olduğunu göstermektedir. Özkan'ın mesleki geçmişi, benzer örneklerle doludur" diye kulübün resmi internet sitesinde sadece 3 gün yayınlanan birkaç paragraf cevapla geçiştirdi. Böylesine büyük bir suçlamaya koskoca F.Bahçe Kulübü'nün takınacağı tavır bu mu olmalıydı? Neden adli makamlara başurulmadı? Yapıldı da gizli mi tutuluyor? Daha da önemlisi, bu cevap 3 gün sonra neden internet sitesinden kaldırıldı? Tabii bu arada medyamız Tuncay Özkan'ın suçlamalarına da hiç itibar etmedi. O Tuncay Özkan ki; ortaya çıkardığı şike skandalıyla FIFA kokartlı bir hakemin tutuklanmasını sağladı. Bir F.Bahçeli olarak işittiğimde bile tüylerim diken diken oluyor: "Dünya kulübü, Avrupa Şampiyonu F.Bahçe..." Ne muhteşem bir duygu değil mi? Düşünüyorum da; Adolf Hitler de zamanında Almanya'yı dünyanın tek hakimi yapacağını söylemişti... İnsanlar yerine getireceğine inandığı sözleri vermeli...