F.Bahçe'nin üzerine yine tehlikeli ve sinsi bir şekilde yerleşmeye başladı o meş'um fobi. "O da ne?" diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Ne olacak sevgili okuyucularım? Geçtiğimiz sezonlarda F.Bahçe'de "benim" diyen futbolculara hata üstüne hata yaptıran, "Acaba yanlış pas verir miyim? Verirsem tepki alır mıyım?" korkusu... Geçmişte bu korkuyu yaşayanlardan mesela şimdi İstanbulspor'da oynayan emektar Saffet'i düşünün. Daha top ayağına gelmeden tribünlerde büyük bir protesto yükselir, bu korku yüzünden garibim ne yapacağını şaşırırdı. Kötü topçu muydu? Asla... Gidin bir görün şimdi İstanbulspor'da neler yapıyor, gidin görün bu yaşına rağmen takımının defansını nasıl derleyip toparlıyor. Nedeni gâyet basit. Çünkü sadece F.Bahçe camiasına özgü o meş'um korkudan kurtuldu. İşte dün gece Rize karşısında o zaafı maçın ilk yarısında yine gördük. Geçtiğimiz sezonun şampiyonu olduklarını unutan bazı F.Bahçeli futbolcular, mağlup duruma düştükten sonra aynı korkudan yine bildiklerini yapamadı, birebir adam geçemedi, istediği yere pas atamadı. "Aman bana gelmesin de kime giderse gitsin" diye sürekli toptan kaçtı, sorumluluk almadı. Mustafa Denizli yerinde bir kararla kendine olan güvenlerini kaybetmiş bu futbolcuları ilk yarı sonunda oyundan aldı. Bu değişiklikler pas hatalarının eksilmesine, dolayısıyla da güç kaybının azalmasına yol açtı. Sarı-lacivertli oyuncular kondisyonlarını daha ekonomik kullanma şansına sahip olmaya başlayınca da, goller ard arda geldi. Böylelikle Ogün'ün, M.Doğan'ın en önemlisi de Revivo'nun yokluğuna rağmen F.Bahçe, kendisine sürekli zor gelen Ç.Rizespor'u yenerek hem ilk deplasman galibiyetini aldı, hem de Lyon maçı öncesi önemli ölçüde moral depoladı. Bu galibiyet haftalardır yapılan eleştirilerden âdetâ gınâ gelen Mustafa Denizli'ye de rahat bir nefes aldırdı. Vasat bir yönetim gösteren hakem Erol Ersoy maçın sonucunu etkileyecek hata yapmadı.