Ne yapsan nafile...

A -
A +

Önce Erhan'la Hakan, ardından M.Hanefi ile Yusuf, şimdi de Fatih ile Ümit... Daum kelle avcılığına soyundu F.Bahçe'de... Durum o kadar vahim ve aleni hale gelmiş ki; şimdiye kadar yüzüne bile bakılmayan ama mecbur kalınınca Samsun'a götürülen Hakan sonunda isyan ederek, Daum'a gitmiş ve "Böyle olmaz. Beni kazanmak istiyorsan sakatların çokluğunda değil, adam gibi çalıştığımda da kadroya almalısın" demiş... Eee, çocuk yerden göğe kadar haklı. Ağzı ile kuş tutsa yaranamıyorsa başka ne yapabilir ki? *** Sürpriz 11'i görünce sahada herkes gibi ben de gülümsedim acı acı... Doğru olan tek şey Van Hooijdonk'un kaptanlığıydı. Maçın ilk dakikalarından itibaren dalga dalga gelen Samsunspor ataklarında Luciano ile Servet arasındaki müthiş uyumsuzluk bariz bir şekilde ortaya çıktı. Ayrıca Serkan'ın henüz oyunun başlarında girdiği net gol pozisyonunda da yerini yadırgayan Tomas'ın ofsaytı bozduğunu gördük. İsmail hiç şüphesiz yerini yadırgamıyordu ve iyi bir futbolcuydu. Ancak iki yıldır işlemeyen demirin pas tutması tabii ki kaçınılmazdı. Samsunspor sahayı nakış işler gibi kullandı. Hele ilk yarıda, kendi alanlarında başlayıp Kirita'nın Recep'te kalan sert şutuna kadar futbol adına öylesine güzellikler vardı ki; doğrusu izlemekten mest olduk. Caner'in beceri dolu golünün ardından F.Bahçe oyunu dengeler gibi oldu ve önce Rebrov'la, ardından da Semih'le iki net pozisyonu buldu ama bunlardan yararlanamadı. Özellikle Rebrov'un altı pastan kaçırdığı pozisyon, Ukraynalı adına talihsizlik değil beceriksizlik olarak geçti maç notlarına. Tıpkı ikinci yarıda da bomboş durumda Shorunmu'ya çarptırarak hebâ ettiği yüzde yüz gol pozisyonu gibi. Adtalto'nun serbest vuruştan attığı gol ise Letonya'nın bizi yıkan ilk golünün kopyasıydı. F.Bahçe'nin Tuncay'la kazandığı nizami gol, hatalı bir ofsayt kararıyla sayılmadı. Ancak Servet'in Samsunsporlu futbolcuya attığı dirseğin cezası kırmızı karttı ve Erol Ersoy'un kararı doğruydu. Ne Tuncay'ın verilmeyen golü, ne Rebrov'un kaçırdıkları, ne de Servet'in gördüğü kırmızı... Hiçbiri F.Bahçe'nin dün geceki yenilgisinin gerçek sebebi değildi. Rakiplerinin puanlar kaybettiği haftada yakaladığı büyük avantajı elinin tersiyle iten F.Bahçe'nin düştüğü durumun asıl sebebi; futbolcuların birbirlerine, teknik direktörlerine, yönetimlerine ve şampiyonluğa zerre kadar inanmamalarıydı. Şimdi F.Bahçe'de yıllardır uygulanan senaryo yine sahnelenecek. Ara transferde yeni futbolcular alınarak camianın gözü yine boyanmaya çalışılacak. Ancak şu gerçek asla değişmeyecek: Şampiyonluk dahil herşeyi parayla satın alabileceğini zanneden, federasyonla, hakemlerle, medyayla, hatta kendi taraftarı, futbolcusu, teknik direktörü ve yöneticisiyle kavga eden, sevgi yoksunu Aziz Yıldırım başkan olduğu sürece, F.Bahçe bir arpa boyu yol alamayacak. Evet, kongrelerde kendisine oy veren yaşlı üyeler ve çocukları, yenilenen sosyal tesislerin havuzlarında, teraslarında keyif çatacak belki ama bağrı yanık milyonlarca F.Bahçeli'nin çilesi asla bitmeyecek...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.