F.Bahçe Kadıköy'de şöyle rakibini eze eze oynamadığı bilmem kaçıncı maçını da kazandı. Kötü oyun, futbolcuların güvensizliği, tribünlerin hoşnutsuzluğu kısaca değişen birşey yok... Bu yüzden Mustafa hocanın sağ elinin iki parmağıyla tersten burnunun altını kaşıması da devam ediyor... Diyeceksiniz ki, bu da ne demek? Yakından tanıyanlar iyi bilir. Mustafa Denizli sıkıntılı anlarında bu istem dışı hareketi sürekli yapar. Dün akşamki maçta değişik bir dizilişle sahaya çıktı sarı-lacivertliler. Tıpkı Lyon maçında olduğu gibi Ümit Özat yine kulübede, onun yerinde ise emektar Mert Meriç görevde. Beşli orta sahanın sağ kanadında Lazetic, hemen yanında ise Yusuf'la Ogün rakibi kovalamakla görevlendirilmiş. Denizli, genç Ali Güneş'i Andersson ve Revivo'nun arkasına sürpriz golcü olarak sürmüş. Bir kere Mustafa hoca Denizlispor'dan nasıl bir futbolcu olduğunu çok iyi bildiğimiz Yusuf'u kesinlikle kullanamıyor. Çünkü bu futbolcu orta sahada pres yapamaz, ileri geri çalışamaz. Ali Güneş'in oynadığı bölgede, yani Andersson'la Revivo'nun hemen arkasında oynatılsa belki de milli takıma seçilecek. Mustafa Denizli'nin Yusuf'taki yanlış inadı bana göre Türkiye'nin en iyi ofans oyuncularından birini gün be gün eritiyor. Ali Güneş de oynadığı yeri çok yadırgadı. Yaptığı pas hatalarının yanı sıra girdiği net gol pozisyonlarındaki beceriksizliği hem takımını hem de kendisini oyundan soğuttu. F.Bahçe çok dağınık ve savruk bir görüntü sergilediği dün akşamki maçta galip geldi ise eğer, bunda Denizlisporlu futbolcuların ürkek bir tavuk gibi sahada gezinmelerinin büyük katkısı vardı. Sakıp hocanın talebeleri belli ki, Kadıköy'e gelen birçok takım gibi buranın büyüsüne inanmış, "Yensek de olur, yenilsek de" zihniyetiyle mağlubiyeti peşinen kabullenmişti. 2-0 olduktan sonra golü düşünmeleri ve bulmaları başka ne anlama gelebilir ki. Orta hakem Murat Ilgaz genellikle faullerde çaldığı ve çalmadığı hatalı düdüklerin dışında genelde başarılı bir görüntü sergiledi.