Sultans of the futbol

A -
A +
Yalan rüzgârları Mustafa Denizli Milli Takım'la birlikte Avrupa Şampiyonası'ndayken Almanya'ya dönme hazırlıkları yapan ve ayrılma noktasına gelen M.Doğan kulübe çağırıldı. Mustafa hocanın kendisi için "Mutlaka kalmalı" şeklinde yönetime rapor verdiği futbolcu iknâ edilerek yeniden elde tutuldu. Yine Mustafa Denizli'nin "Kesinlikle alınsın" dediği ve bonservisleri S.Jetpaspor'da olan Alpay'la Oktay için girişimler başladı. Başkan Aziz Yıldırım ve transfer komitesi üyeleri önce Jetpa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Akgündüz'le bir araya geldi. Görüşmelerin ardından Alpay'ın yine kiralık, Oktay'ın ise bonservisiyle birlikte F.Bahçeli oldukları söylendi. Ancak S.Jetpaspor'a verilen ücret hakkında bir açıklama yapılmadı. Ardından Mustafa Denizli'nin alınmasını çok istediği genç futbolcular Lazetiç, Serhat ve Ali Güneş'in işleri bitirildi. Yusuf, Celil, Andersson, Revivo, Z.Mirkoviç ve Rapaiç de alınınca Türk Milli Takımı'yla birlikte Avrupa Şampiyonası'nda ter döken Mustafa Denizli'nin keyfi iyice arttı. OKTAY-ALPAY KRİZİ Mustafa hoca 3 Temmuz 2000 Pazartesi günü Samandıra Tesisleri'nde yapılan mütevazî bir açılışla F.Bahçe'ye start verdi. 5 Temmuz Çarşamba günü ise futbol kamuoyu TÜRKİYE'nin arka kapağındaki 9 sütuna manşetten giren bir haberle sarsılıyordu. Gazetemizin haberine göre S.Jetpaspor yönetimi, sarı-lacivertli idarecilerin her konuda anlaştıklarını iddia ettiği Oktay ve Alpay'ı taahhütlerini yerine getirmeyen F.Bahçe'ye vermiyordu. Bu habere önceleri tüm futbol kamuoyu burun kıvırdı. Öyle ya; her iki futbolcu da F.Bahçeli olmaktan büyük mutluluk duyuyor, ayrıca bir yandan da takımla birlikte sezon öncesi hazırlık çalışmalarına devam ediyordu. Bu arada S.Jetpasporlu idareciler de Oktay ve Alpay'a noter kanalıyla çektikleri ihtarnamede, F.Bahçe yönetiminin kendileriyle yaptığı sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmediği için sözleşmenin geçersiz olduğunu, bir an önce F.Bahçe kampını terkederek S.Jetpaspor'un hazırlık kampına katılmalarını istedi. Ancak her iki futbolcu da başkan Aziz Yıldırım'a güvenerek noterden gelen protestoya uymadı. Çünkü onlar artık F.Bahçe'yle anlaşmış, kendilerini F.Bahçe'nin ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlardı. Nasıl olsa başkanları Aziz Yıldırım Jetpa'yla olan problemleri hallederdi. Böylelikle F.Bahçe'yle birlikte 10 gündür Samandıra'da yapılan ilk hazırlık dönemine katılan iki futbolcu 15 Temmuz'daki Almanya kampına da katılmakta bir beis görmedi. Ancak problem bitmek bilmiyordu. Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu F.Bahçe yönetiminin Jetpa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Akgündüz'le yaptığı sözleşmeyi geçersiz saydı. 20 Temmuz Perşembe 2000 tarihli TÜRKİYE'de çıkan "Oktay-Alpay restleşmesi" başlıklı haberde ise F.Bahçe ile S.Jetpaspor arasında köprülerin atıldığı, Alpay'ın İngiltere'nin Aston Villa, Oktay'ın ise İspanya'nın Las Palmas takımlarıyla anlaştığı yazılıyordu. Nitekim 21 Temmuz Cuma 2000 tarihli tüm gazeteler her iki futbolcunun da F.Bahçe'nin Almanya kampını terkettiğini, Alpay'ın Aston Villa'yla, Oktay'ın ise Las Palmas'la anlaştığını TÜRKİYE'den tam 16 gün sonra kamuoyuna duyuruyorlardı. Olayın perde arkasında ise F.Bahçe yönetiminin gizli uyanıklığının yattığı ortaya çıkıyordu. Nasıl mı? "UCUZA KAPATACAĞIZ GALİBA" Ali Şen'in büyük oğlu Metin'in Sarayburnu'ndaki Sepetçiler Kasrı'nda yapılan düğün törenindeyiz. Yanımda sevgili kardeşim Bekir Hazar da var. F.Bahçeli yönetici Ertuğrul Hataylı'yla laflıyoruz. Söz Oktay ve Alpay'da yaşanan krize geliyor. Bana gayet net cümlelerle şunları söylüyor: "Jetpa Holding maliye müfettişlerince denetim altında. Sadece Oktay ve Alpay değil, Sergen'in durumu da inceleniyor. Doğrudur, Fadıl Bey'le bizim yaptığımız bir anlaşma mevcut. Ama bu şartlar altında S.Jetpaspor'a nasıl ödeme yapabiliriz ki? Netleşsin durumları, yapalım ödemelerimizi. Hem biraz daha bekleyelim bakalım. Galiba bu işten biz kârlı çıkacağız. Futbolcuların parasını belki de daha uzun vâdelerle maliyeye ödeme durumu ortaya çıkabilir..." BALİÇ DE NEREDEN ÇIKTI İşte "Oktay ve Alpay F.Bahçe'den gidecek" dediğimiz günlerde bize "yalancı gazeteci" yakıştırması yapanların gerçek yüzleri de ortaya böylece çıkmış oluyor, evdeki hesaplar çarşıya uymuyordu. Ancak Oktay ve Alpay şoku bir an önce atlatılmalıydı. Üstelik o sıralar Avrupa'nın en büyük golcüsü olarak gösterilen ve Selim Soydan tarafından da alınması için yönetime rapor verilen Portolu Jardel'in G.Saray'a gelmesi de Türkiye'de büyük yankı uyandırmıştı. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım camiadan yükselen homurtuları kesmek için bir şeyler yapmalıydı. Ezeli rakiplerinin yaptığı bu bomba transferin her Temmuz ayında transfer şampiyonu olmaya alışmış F.Bahçeliler'i üzdüğünü gören Yıldırım hemen Jardel'e Baliç'le karşılık verdi. Üstelik futbolcuya, "Kefen giyerim, G.Saray forması giymem" dedirterek sarı-lacivertli camianın gururunu okşamaktan da geri kalmadı. Baliç'i yanına alarak gece kulüplerine gitti, "Benim mânevi evlâdım. En büyük F.Bahçeli" diye lânse ettiği Boşnak futbolcuyla her yerde boy göstermekten haz aldı. Baliç'in alınması F.Bahçeliler'e Oktay ve Alpay'da yaşadıkları şoku bir nebze de olsa hafiflettirirken, Mustafa Denizli'ye ikinci bir darbe daha indiriyordu. Transfer listesinin ilk üç sırasında Alpay ,Oktay ve Hırvatistan'ın Dinamo Zagreb takımında oynayan, daha sonra da İngiltere'nin Liverpool takımına transfer olan Igor Biscan yer alıyordu. Bu üç futbolcu da alınamamış üstüne üstlük kendisinin alınması için hiç bir talepte bulunmadığı Baliç tranfer edilerek takım içindeki dengeler bozulmuştu. Yakın çevresine bundan büyük rahatsızlık duyduğunu söylemekten hiç çekinmedi. Çünkü elinde Baliç'le aynı mevkide oynayan hem Revivo, hem de Rapaiç gibi her zaman söz dinleyen, ayrıca takım oyununa müsait futbolcuları zaten vardı. Bu işe canı sıkılmıştı ama belli etmedi. Aynen bundan sonra meydana gelen daha bir çok olayda olduğu gibi Baliç'i de yutkunarak kabul etti. "EYVAH YİNE Mİ ACI?" Almanya kampı bu sıkıntılarla geçti. Geldi çattı lig maçları. F.Bahçe aynı zamanda ligin açılış maçı da olan ilk maçını Kocaeli deplasmanında oyuyor ve sahadan 4-0 gibi farklı bir skorla galip ayrılıyordu. Futbol ulemâları F.Bahçe'nin oyununu beğeniyor, daha ilk maçta sarı-lacivertlileri şampiyonluğun en güçlü adayı ilân ediyorlardı. Ardından ilk maçında Adanaspor'dan kendi sahasında 6 gollü bir yenilgi alan İstanbulspor'la karşılaşılıyor, herkesin büyük fark beklediği bu maçta Kadıköy'den 2-0'lık bir skorla yenik ayrılan konuk ekip aslında galibiyeti kaçıran taraf oluyordu. Sonrasında F.Bahçe için gerçekten de sancılı geçen maçlar ard arda gelmeye başladı. Önce Ankara deplasmanında G.Birliği karşısında oynanan kötü futbol ve alınan 3-1'lik yenilgi ve yine Kadıköy'de 4-2 galip gelinen ama ortaya futbol adına hiçbir şey konmayan S.Jetpaspor maçı. Camiada yine "Eyvah yine mi acı çekeceğiz? Bizim yüzümüz artık hiç gülmeyecek mi?" şeklinde homurdanmalar başlamıştı. 5. haftadaki Beşiktaş derbisini herkes dönüm maçı olarak görüyor, daha doğrusu öyle olmasını umuyordu. Ama heyhat! F.Bahçe bu maçta sadece kötü oynayıp 3-0 yenilmekle kalmıyor, tarihine kara bir leke olarak geçecek 6. yabancı skandalıyla büyük bir sarsıntı daha geçiriyordu. Şimdiye kadar eleştirilerini temkinli yapmaya dikkat edenler dahi artık bu işin Mustafa Denizli'yle yürümeyeceğini alenen söylemeye başlıyordu. Sonrasında, sırasıyla gelen Kadıköy'deki 3-1'lik Y.Yozgatspor, deplasmandaki 1-0'lık Antalya ve yine Kadıköy'deki 1-0'lık Ç.Rizespor sıkıntılı galibiyetleri bile camiadan yükselen homurtuları dindirmiyordu. "ORTADA AT MI KALDI ŞADAN BEY?" Ve gelindi meşhur Adanspor maçına. Bu maçta 1-1 berabere kalınması, yine berbat bir futbol sergilenmesi artık bıçakları kemiğe dayamıştı. Yönetim İstanbul dönüşü Adana Havaalanı'nda toplandı. Şadan Kalkavan o sırada havaalanının alt reyonlarındaydı. Oğuz Çetin'le haber gönderilip toplantıya çağırıldı. Şadan Kalkavan önce "Ben gelmiyorum" dedi. Israr edilince, "Selim gelirse ben de gelirim" cevabını verdi. Bunun üzerine Selim Soydan da bulundu ve ikili toplantıya dahil oldu. İlk sözü Mahmut Uslu aldı: "Arkadaşlar Mustafa hocayla bu iş yürümeyecek. Bu adam rahatsız." Ardından Murat Özaydınlı, Uslu'yu destekledi: "Belki Selim ağabey bize kızacak. Çünkü Denizli'yi o tavsiye etti, gitmesini istemez ama Mahmut haklı başkanım." Şadan Kalkavan söze girdi: "Beyler dere geçerken at değiştirilmez." Kalkavan'a cevap yine Özaydınlı'dan geldi: "Ortada at mı kaldı Şadan Bey?" Kalkavan bu kez ortaya konuştu: "Arkadaşlar eğer at öldüyse sahibi de ölmüştür." Bu sözler, Mustafa Denizli'ye bir süre daha şans tanınmasına yol açıyordu. "BAŞKANIM ZECRİ TEDBİRLER ALMALIYIZ, YOKSA..." Ancak yönetimin bu kredisi F.Bahçe'deki mâlûm futbol ulemâlarının Mustafa Denizli'yi yerden yere vurmalarına tabii ki engel değildi. Hatta bazıları bizzat yine bir mâlûm yerden aldıkları emirle bu işi o kadar zevkle yapıyordu ki; zavallı Mustafa hoca Samandıra'da tek başına kalmıştı. Ne arayanı, ne de soranı vardı. Yakın çevresine "İki lâf edecek kimse bulamıyorum" dediği günler yaşanıyordu. Eleştirilerle dolu, hengâmeli bir haftadan sonra Kadıköy'de önce Denizlispor, sonra da A.Gücü karşısında alınan 5'er gollü galibiyetler yükselen sesleri bir nebze de olsa zaptediyordu. Ancak hemen arkasından gelen deplasmandaki 2-1'lik G.Antep yenilgisi eleştiri oklarını yine Samandıra'ya yöneltiyordu. Trabzon karşısında alınan 5-2'lik galibiyet ve A.Sami Yen'deki 0-0'lık G.Saray beraberliği suların durulmasına yetmemişti. 4-2'lik Erzurumspor galibiyetinin ardından Bursa deplasmanında 2-0 öndeyken alınan 2-2 beraberlik ve kaptırılan iki puan Denizli'yi yine topun ağzına getirdi. Bu maçın dönüşünde asbaşkan Murat Özaydınlı, Topçular'dan kalkan feribotta başkan Aziz Yıldırım'la yaptığı telefon konuşmasında şunları söylüyordu: "Başkanım böyle gitmeyecek. Zecrî (zorlayıcı, mecbur edici) tedbirler almalıyız..." Yarın: Mustafa Denizli'nin istediği tüm futbolcular alındı mı? Alpay ve Oktay F.Bahçe'nin avucundan nasıl kayıp gitti? Adana deplasmanı sonrasında Mustafa Denizli için kim "gönderelim gitsin" dedi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.