Andersson şoku Allah'tan ligin ilk yarısının bitimine iki hafta kalmış ve F.Bahçe önce Samsunspor'u 2-1, ardından da Kocaelispor'u 4-0 yenerek bu iki maçı da hasarsız atlatmıştı. Şimdi iş kalıyordu güzel bir tatilin ardından devre arası kampını iyi değerlendirmeye. Futbolcular yeni yılı da kutladıkları tatillerinden dönmeye başlamışlardı. Samandıra'daki ilk toplantıda hepsi kulüp doktorları tarafından sağlık taramasından geçirildi. Ancak Andersson'un ayağında bir ağrı vardı. Üstelik bu ağrı futbolcunun oynadığı son Kocaelispor maçından bu yana sürüyordu. Andersson devre arası tatilinde bu ağrının geçeceğini düşünerek pek önemsememişti ama ağrı bir türlü dinmemişti. Özel Acıbadem Hastanesi'nde yapılan röntgen çekimlerinde gerçek ortaya çıktı. Andersson'un ayak tarak kemiğinde çatlak vardı ve mutlaka ameliyat olması gerekiyordu. Mustafa Denizli'ye haber henüz ulaştırılmıştı ki telefonla kendisini aradım. Sesi çok kötü geliyordu. "Hocam geçmiş olsun Andersson" demeye kalmamıştım ki; "Şekip, çok üzgünüm. Şu an sanki başıma tonlarca ağırlık düştü. İnan ne yapacağımı, ne düşündüğümü bilmiyorum. Çok üzgünüm" diye konuşmaya başlayınca sessizce üzüntülerimi belirtip onu dertleriyle başbaşa bıraktım. DENİZLİ'DE ÇARE TÜKENMEZ Gerçekten de Andersson, Mustafa Denizli'nin oyun kurgusunun en önemli futbolculardan biriydi. Çünkü sürekli olarak, "Benim rakamlarla ifade edilen bir oyun sistemim yok. Sadece iki futbolcumun yeri bellidir. Kale ve santrfor. Diğer oyuncularımın ne kimliği ne de yeri bellidir. Ama Rüştü ve Andersson'un hem isimleri hem de yerleri garanti" diye konuşurdu. Aradan 1 hafta geçti. Bu arada Andersson ameliyat olmuş, ülkesinde nekâhet dönemini geçiriyordu. Kendisine sorulduğunda, "Asla ara transfer istemiyorum. Oyuncularım bana yeter. Ama çok önemli bir sakatlık olursa belki isterim" diye cevap veren Denizli'yi yine aradım: "Hocam işte takımın temel direklerinden Andersson sakatlandı. Transfer var mı?" Hiç düşünmeden cevap verdi. "Kesinlikle yok." "Ama hocam Andersson sakatlanınca almayacaksan ne zaman alacaksın?" "Hepsi çeşitli ülke ve takımlardan gelmiş futbolcularımı tam da birbirine kaynaştırmışken, bu saatten sonra aralarına yeni birini daha sokamam. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, elimizdeki mevcut kadrodan alternatif isimler ve oyun planları çıkarırız..." REVİVO'NUN İNANCI Evet, Mustafa hocaydı onun adı. Nice nice sıkıntılı günler geçirmiş, feleğin çemberinden geçmişti. Nitekim Antalya'da yapılan devre arası hazırlık kampındaki taktik çalışmalarında Revivo ve Serhat ikilisini forvette yanyana oynatmaya başlamıştı. Bu Revivo da ilginç futbolcuydu hani. Mustafa hoca onu 5 yabancı kontenjanından dolayı sürekli yanında oturtuyor, basında da futbolcunun bundan büyük rahatsızlık duyduğu ve kendisine sürekli oynayabileceği bir takım aradığı yazılıyordu. Aslında Revivo'nun duyduğu rahatsızlık ta buydu. Türk basınına güvenmiyor olacak ki; İsrail'de yayınlanan bir günlük gazeteye verdiği demeçte, "Bildiğiniz gibi ben son senemde İspanya'nın Celta Vigo takımında da yedek kalıyordum. Ancak buna bir anlam veremiyor, hocam Fernandez'den sebebini sorunca da aldığım cevap beni bir türlü tatmin etmiyordu. Çünkü Fernandez sürekli yalan söyleyip beni oyalıyordu. Ancak Mustafa Denizli gerçekten çok dürüst bir hoca. F.Bahçe'de niye yedek kaldığımı bilmeme rağmen beni karşısına alıp Andersson ve Rapaiç ikilisini tercih etmesinin sebebini anlatıyordu. Mustafa hocaya kesin inanıyordum. Çünkü takımdaki yabancılardan Z.Mirkoviç, Johnson ve Lazetiç defansif özellikleri olan futbolculardı ve oynamaları gerekiyordu. Andersson'la Rapaiç de çok başarılıydı. Yani onları kesmem de mümkün değildi. Bu yüzden yedek kaldığımı çok iyi biliyor ve hocama hak veriyordum" diyordu. Yani Mustafa Denizli'ye futbolcuları o kadar inanıyorlardı. Bu inanç başarıyı da beraberinde getirecekti... SÜPER EKÜRİLER Neticede harika bir ortamda gerçekleşen Antalya kampında F.Bahçe sadece enerji depolamakla kalmıyor, arkadaşlık bağları da en mükemmel noktaya geliyordu. Bu atmosferle ligin 2. yarısına giren F.Bahçe sırasıyla İstanbulspor'u 2-1, G.Birliği'ni 3-0, S.Jetpaspor'u 4-0, Beşiktaş'ı 3-1, Y.Yozgatspor'u 3-2, Antalyaspor'u 2-1, Adanaspor'u 4-0'la geçerken, sadece Ç.Rizespor'la deplasmanda 1-1 berabere kalıyor ve sarı-kanaryalar ligin zirvesine konuyorlardı. Bu başarıda en büyük pay hiç kuşkusuz ilk yarıda gönderilmesi için fırsat kollanan ama sonrasında baş tâcı edilen Mustafa Denizli'yle, Revivo-Serhat ikilisinin oluyordu. Şimdi sırada önce Denizlispor'la deplasmanda yapılacak zorlu bir lig, ardından da Kayseri'de G.Birliği ile oynanacak kupa finali maçları vardı. F.Bahçe bu iki karşılaşmayı da kazanarak hem 17 yıl hasret kaldığı Türkiye Kupası'nı kazanmak, hem de sırasıyla deplasmanda A.Gücü, İstanbul'da G.Antep, yine deplasmanda Trabzonspor ve Kadıköy'deki G.Saray maçları öncesi moral kazanmak istiyordu.