Beşiktaş'ın 11 puan gerisinden gelip 3 puan farkla liderlik koltuğuna oturmanın o dayanılmaz, garip, bir o kadar da acayip hazzının yaşandığı F.Bahçe'de işler şu aralar iyi gidiyor. Tabii başarıların tamamı da, işler berbatlaştığında suç yükü sırtına vurulacak hamalı her daim rahatlıkla bulabilen Aziz Yıldırım'a forse ediliyor. "İyi bir lider; başarısızlıkta payına düşenden fazlasını, başarıda ise azını kendisine alandır" der yazar Arnold Glasow. Bu yüzden Aziz Yıldırım'ın iyi bir işadamı, hatta iyi bir yönetici olabileceğini ama asla iyi bir lider olamayacağını düşünürüm. F.Bahçe'de için için kanayan birçok yara olmasına rağmen, sadece su yüzündeki güzelliklerle insanları uyutmak acaba bir liderlik vasfı mıdır, yoksa ihtiraslarını gerçekleştirmek için her yolu mubah gören, hırs ve kibir deposu, sözüm ona becerikli yönetici görüntüsü mü? Doğrudur; Kadıköy'de muhteşem bir stadın dörtte üçü tamamlanmıştır. Samandıra Tesisleri gibi modern bir antrenman sahası çok yakışmıştır F.Bahçe'ye. Üyelerin rahat etmesi için saray gibi bir tesis kondurulmuştur denizin hemen yanına. Borsadan elde edilen gelirde tarihi rakiplere fark atılmıştır. F.Bahçe'yi yönetenler kendi işlerini güçlerini bir kenara bırakıp, zamanlarının çoğunu gönül verdikleri kulüplerinin çok önemli projelerini hayata geçirmek için harcamaktadır. Yani paranın uzanabileceği her yerde varlar. Peki ama hani sevgi? F.Bahçe'yi yönetenler neden bu kadar sevgisizler? F.Bahçe Başkanı; Beşiktaş'ın altın tepside sunduğu liderliğin getirdiği psikolojik gücü, kendisi gibi düşünmeyenleri camiadan dışlamak için mi kullanmalıdır, yoksa "tam zamanı" diyerek herkese dostluk elini mi uzatmalıdır? Aziz Yıldırım kavgalı olduğu Ali Şen, Gürbüz Refioğlu, Atilla Kıyat, Sadettin Saran, Necdet Ersoy, Şevket Yılmaz, Onur Kayador, Kâzım Bayülken, Şadan Kalkavan, Selim Soydan gibi isimleri güçlendiğinde dışlayacağına kucak açıp sevgilerini kazansa, grupları "F.Bahçe'ye nasıl daha çok hizmet edebiliriz" düşüncesine itecek varyasyonlar geliştirse, kan davalısı gibi gördüğü bazı gazetecilerle ilişkilerini gözden geçirse, Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'la Şükrü Saracoğlu Stadı'na kolkola girse, MHK ile diyaloglarını daha da geliştirse, F.Bahçe bundan zarar mı görür? Hangi F.Bahçeli, bırakın F.Bahçeli'yi, hangi insan yüreği sevgi dolu böyle bir Aziz Yıldırım'a saygıyla bakmaz? Bu davranışları sergilemesi halinde sportif başarılar gelmese bile sayın Yıldırım'ın "efsane başkan" olmasının önüne kim geçebilir? Kongrelerdeki tavırlarıyla gerçek yüzünü gösteren Aziz Yıldırım, camiayı kenetleyecek son fırsatı maalesef kaçırdı. Bazen çevresindeki insanlar neden kendisini uyarmıyor diye düşünüyorum ama sonra çoğunun sadece ne buyuruluyorsa onu yaptıkları aklıma geliyor ve umutlarım tamamen tükeniyor. Machiavelli "Liderlerin kalitesini anlamanın en kısa yolu etrafındakilere bakmaktır" diyor. Ben aslında 6. Yıldırım yönetiminin yeni Refioğlu'su, Kalkavan'ı, Kıyat'ı veya Saran'ı kim olacak, şimdiden onu merak ediyorum.