İşi bitirdi Beşiktaş. En başından sona kadar, herşeyiyle haketti Beşiktaş. Hakemlerin desteği, koruma, kollama hepsi hikaye. At binenin, kılıç kuşananın derler. Bir şampiyon var mı, geçmişte hakem katkısı olmayan... İkinci kalanın farkı neymiş? Daha az kıyak gördüğünden midir şikayet? Şöyle gerçekçi değerlendirilirse; hakem katkısı = bir aşağı, bir yukarı. O da belirleyici olmaz. Esas belirleyici olan; futbolcu grubunun verimli kullanılmasıdır. Hiç değiştirmedi düşüncesini Lucescu. Maç maç üstüne koydu. Geliştirdi, taktiğini... Rakip kim olursa olsun, savunma bloğu arasında yok etti. Ön tarafa bıraktığı birkaç isimle avladı rakipleri... Elbette; hücum taktiği var Lucescu'nun. Hücum olacak ama, arka taraf hiç riske edilmeyecek. Avrupa'dan elenirken, bir kere denemişlerdi, kendi liglerine döndüler. O günden beri, hiç vazgeçmedi Lucescu... Arada Diyarbakır kazası oldu. Kapandı rakip, ava gidip avlandı Beşiktaş. Maçtan önce zor görünüyordu. Cavcav'ın sözleri ortalığı karıştırdı. G.Saray'ın önünü açacaktı başkan. İddia lâfta kaldı. Aslında Beşiktaş'ın önünü açtı takımı... G.Saray'a karşı son derece tedbirli maç çıkaran Gençler, Beşiktaş'a küçük tedbirler aldı. Sadece Thomas'ın geride oynaması yetti. Oranın adamı değildi, iki yanlış hamlede sonucu belirledi. Yani; ava çıkmıştı Gençler. Yarım saat dolduğunda roller değişti. Başkalarına fayda etmek için sahada olan Gençler, bir anda av durumuna düştü. Hiç değiştirmedi Rumen. Değil bir eksik, üç olsa bile farketmez. Arka bloğu bozmaz Lucescu. Futbol göze hoş gelmiyor ama, tabelanın durumu mutlu ediyor siyah-beyazlıları. Bundan yıllar sonra, kimse "oyun çirkin" diye "hakemler rezildi" diye hatırlamayacak bile... Tıpkı G.Saray'ın Ankara'da 8 farklı kazandığı gibi... F.Bahçe'nin Avni Aker'den şampiyonluk kupasını kaptığı gibi... Vasat bir maç oldu, sonuç önemliydi. Futbol kötüydü. Dobrowski iki güzel vuruş yaptı. Thomas takımını yaktı. Çok maçta olduğu gibi Lucescu'nun taktiği tuttu.