Yavaş yavaş sona geliyoruz. Bir puan, bir gol, hatta az farklı kaybetmek bile önemli. Haftalar geçtikçe, mücadelenin dozu artacaktır. Puan kazanmak isteyen daha fazla çabalamak mecburiyetinde. İlginç bir ilk yarı seyrettik. Sadece kaleciler karışmadı mücadeleye. Kalan 20 futbolcu her hamleyi depar halinde yaptı. Oyun geniş alana yayılmasına rağmen, topun çevresi hep kalabalıktı. Boş koşularda rakipten kurtulmayı başaran hemen hemen yoktu. Bir kere Ümit Karan, bir kere de Saffet fırsat yakaladı. Biraz geciktiler, başlarında 5 kişi vardı. Giray Bulak, güç katmış Antalyaspor'a. Rakibe göre oyun mantığı yerleştermiş. Sıralamanın moral bozukluğu yok olmuş. Son derece güvenli bir ekip olmuş Antalyaspor. Kimse Antalyaspor düşer diye beklemesin. Bu G.Saray şampiyon olacaksa, bu Antalyaspor'un düşmemesi gerekiyor. Dipteki ile tepedekinin futbol kalitesinin bu derece yakın olması sevindirici. İç sahanın etkili ve de hakem destekli futbolunu aylardır deplasmana taşıyamayan G.Saray Antalya'da kaybetti. Çok koşan G.Saray'dan daha çok koştu Antalyaspor. Ligin lideri bloke edemedi rakibi. Her atağının karşılığında mutlaka bir karşı atak yedi. Maçın üzücü anı, Emre'nin sakatlandığı ikili mücadeleydi. Beklenti, Antalyaspor'un temposu düşer üzerineydi, fakat zaman geçtikçe tam tersi oldu. Oyundan düşen, mücadeleden kopan daha çok sarı-kırmızılılardı. İki değişikliği mecburiyetten, birini verimsizlikten yaptı Lucescu. Pek birşey farketmedi. Giren çıkanı arattı. Oynanan futbol beraberlik hak ediyordu. Son çeyreğe 'Kaybetti G.Saray' düşüncesiyle girdik. Ancak yanılmışız. Bir değişmez kuralı unutmuşuz. Hakemler girdi devreye. O yan hakem, topun çizgiyi geçtiğini nereden gördü? Orta hakem, kalecinin alaşağı edildiğini farkedemedi mi? Hani kazanırdı G.Saray? İhtiyacı yoktu... Hakemler aculluk edip, başarıya gölge düşürüyordu. Ne desem ki, bilmem ki. İş bilenin kılıç kuşananın. Becerene helâl olsun.