Adına yakışır bir mücadele oldu. Hatıralarla dolu bu rekabetin son halkasında heyecan hiç düşmedi. İki taraf da bir an önce öne geçme, maçı koparma hesabında girdi oyuna. Tempo hiç düşmedi. Pozisyon üretmekte F.Bahçe daha başarılıydı. Trabzonspor'un bir gol fırsatı bulduğu ilk yarım saatte, F.Bahçe 4 kez karşı karşıya kaçırdı. Erman kaleyi tutturamadı. Serhat kaleci Bülent'e nişanladı. Fırsatlar bire dörttü. Futbolun değişmez kuralı "Atamayana atarlar" devreye girdi. Zafer topu önünde buldu, çok akıllı plaseledi. O ana kadar üstün olan taraf geri düştü. Daha organize kullandı sahayı F.Bahçe. Savunma güvenliği, orta sahanın direnci, üretkenliği... Topun olduğu her alana bir fazla adamla bastı Trabzonspor. Çok gayretli olmalarına rağmen, kalenin önünü güvenli bir şekilde kapatamadılar. Sarı-lacivertli futbolcular, markaj altından topu kurtarmada başarılı oldular, aynı beceriyi gol vuruşunda gösteremediler... Bütün bunlar, Trabzonspor golü atana kadar sahadan yansıyanlardı. Gol oldu, F.Bahçe bitti. Dakikalar geçtikçe, sarı-lacivertliler tel tel döküldü. Trabzonspor'un yürekli futbolu tırmandıkça tırmandı. Tamamen teslim aldılar F.Bahçe'yi. Zafer'in ikinci golü, güzel futbolun balı kaymağı oldu. Son dakikadaki F.Bahçe golü bir şeyi değiştirmedi. Maç öncesi, bir beraberliğin kâr sayılabileceği ortamda, son düdükte 2-1 az bile geldi. Dilerim, iki taraf için de ders olur bu maç. Sayın Denizli, kısa zamanda maçtan kopmalarının cevabını bulur... Briegel'den futbolculara, tribünden dışarıda kalanlara kadar bütün Trabzonsporlular geçmiş kayıpların sebebini analiz eder, sonrasında gelecek maçlarda kendine yakışır futbola geçer. Akıl etseler de, kendilerine sorsalar "Daha önceleri neredeydik?" Hakem Serdar Tatlı, fena değildi.