Bizden iyi bir takıma puan kaybettik. Şu maç için üzülmeye hiç gerek yok. Maç öncesi, boşa geçirdiğimiz yıllara yanalım. Üç günde kurulan sistemi oluşturulan 11'i, uydurulan taktikleri sorgulayalım. 70 milyonluk bir ülkenin Milli Takım'ı söz konusu. Alışkanlığı, olgunlaşmış hareket birliği, saha içi bir takım özellikleri olmalı. Bir vasfımız tam değil. İlk devrede takım savunması diye bir şey yoktu ortada. Her seferinde eksik ve kademesiz yakalandık. Sahamıza geçtikleri her pozisyonu kalemizde sonuçlandırdılar. Bir atağı ortadan kesemedik. Dengesiz yakalayamadık onları. Hücum fırsatı bulduğumuz anlarda, 11 Danimarkalı duvar gibi karşımızdaydı. O kalabalık arasından geçmemiz mümkün değildi. Arka boşluğa koşu mecburiyeti vardı... Sadece kaleci degajından Hakan Şükür pozisyon buldu. Özellikle iki açığımız, beklerin arkasına koşu yapmalıydı. Hep ayağa istediler. Topla buluştukları anlarda rakip kaleyle aralarında fazla sayıda Danimarkalı vardı. Orta saha düzenimiz de son derece yetersizdi. Artı değer ifade eden bir hareket yapmadılar. Rakip savunma direncini kıracak hamlelerden uzaktılar. O birliktelik, o kontak aralarında yoktu. Orta sahasız oynadık adeta. İbrahim Toraman, Alpay, Hakan Şükür, Fatih dörtlüsüyle Danimarka'ya karşı durduk. Ara devrede müdahale etti Fatih hoca. Dökülen ayaklar, Yıldıray'la Hasan'ı aldı kenara, Hüseyin'le Okan'ın katılımıyla savunma güvenliği oluşturdu. Devrenin hemen başında Okan'ın golü tabelayı rahatlattı. Tümer'in frikik golüyle kısa bir bayram yaşadık. Son dakika golüyle geçmiş hataların bedelini ödedik.