Büyükler yola serildi. Hedefi şaşırdılar. Yılın başında yüksekten uçanlar, sona gelmeden yaya kaldılar. En iddiasızlar öne, başa güreşenler alta düştü. Gerçek belirleyici, para değil, bilgi ve beceri oldu... Kasadan çıkan yeşil dolarlara göre, sarı - lacivert zirveyi işgal etmeliydi. Hey gidi günler hey, ne büyük hedeflerle sezona girilmişti. Feyenoord ne ki, UEFA Kupası çantada keklikti. Lig şampiyonluğu, kupa, ne varsa toplardı F.Bahçe. 22 milyon dolarlık Ortega, Cumhuriyet'in yeni kralı Waşigol, 52 bin taraftar ve medya desteği, kim tutar Fener'i?.. İmparator, Aslan'ın sırtına binmişti, "Adamcağız"ın kör hareketinden daha iyi olacaktı herhalde. Aksini iddia eden hain sayılırdı. İtalya'dan hız almıştı hareket, yeni bir hesap görülecekti, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuydu hedef... Adamcağız da inanamadı Kartal'ın kanat çırpışına. Hızını kesti çoğu zaman. Kendinden öncekilerden başarılıydı fakat, sahip olunan imkanları verimli kullanmakta asla başarılı değildi. Kupayı, UEFA'yı eksik hareketinden kaybetti. Yükü kaldıracak derecede, gelişmiş hücum organizasyonu fukaralığı şaşırttı hedefleri. Kala kala bir lig kaldı, onda da hareket ârazlı... Galiba bütün mesele mevcut malzemeden maksimum verim alma meselesi. Tarife uyan örneğin biri Ersun Yanal'ın Gençler'i, diğeri Samet Aybaba'nın Trabzonspor'u... Ersun Yanal adım adım çıktı basamakları. Ta başından söylemişti. Her şey plan proje dahilindeydi. Küçük imkânların arasında büyük hedeflerden söz ediyordu. Büyük kulüp hocası değildi, şampiyonluk hayâllerini süslüyordu... Kendi gidemedi, kırmızı-siyahlı camiayı taşıyor oralara. Ligin zirvesi, memleketin kupası, şampiyonların oyunu. Gün geçtikçe yaklaşıyor hedeflere. Kendine has bir yorum getirdi futbola. Dünyadan farklı oynuyor takımı. Her şart, her ortamda gole koşuyor talebeleri. Üçüncü, dördüncü pası fuzuli saymış, kale çizgisine sürüyor elemanlarını... Sezonun başından bugüne yaşananlar şaşırtıcı. Verilere bakarak tahmin edilmesi mümkün olmayan gelişmeler... Ben yazmıştım diyenler var, fakat doğru değil. Onlar üç türlü yazarlar, her daim bir olumlu, bir orta, bir de yıkım üzerine iddialara sahiptirler. Kısa aralıklarla, üç şekli de tarif ederler. Okuyucu unutur zaman içinde, lâzım olduğunda hangisi uyarsa atarlar ortaya: "Ben demiştim." Olaylar yaşanmadan söylenenlerin hepsi yalan, son ayda gözönünde cereyan edenler gerçek. Kimse bilemezdi Trabzonspor'un çıkışını. Yükü taşıyanların hiçbirinin öncesinde böyle bir başarısı yok. Ne hoca başkan Sümer'in, ne Samet Aybaba'nın, ne de formayı terleten futbolcuların. Sayın Sümer yıllardır yetkili, her kademede rol aldı, hepsinde karavana çekti. Kendi kaybetti, maaşlı hizmet ettiklerini batırdı... Samet hoca tek sorumlu olarak çok kulüp gezdi. Hiç birinde tutunamadı. Tribüne saldırdı, futbolcuyu, başkanı, yönetimi beğenmedi. Hep kavga, hep kaos, başarılar kısa soluklu oldu... Sezonun başı itibarıyla kimse bilemezde sıralamanın böyle olacağını. Kesin olan bir şey var; gerçek belirleyici tamamen verim meselesi... Beceremedi Aziz Yıldırım ve kölesi teknik adamlar. Elendi gidiyorlar... İmparator yanlış üstüne yanlışa ortak oldu. Ne taktiği, ne sistemi, ne de ilk onbirini sağlıklı şekilde kurabildi... Büyük hedeflerin kapısından döndü Beşiktaş. Tek sebep, malzemenin verimli kullanılamayışı... Sahip oldukları imkânlarla, dört dörtlük iş çıkaran Ersun Yanal ve Samet Aybaba... Türk futbol camiasına örnek olması dileğiyle... sberber@ihlas.net.tr