Onların hocası nasıl planladıysa öyle seyretti maç. Futbolcularının ortama uyum sağlayacağı dakikayı doğru kestirmiş. İlk 20 dakikada tanıdılar, ortama alıştılar, sahalarına yerleştiler, beklediler F.Bahçe'yi. Arkada, ortada, boş sahada top çevirmesine izin verdiler. Bu bölümde gol atabilirdi Fener. Ortam uygundu fakat paslar yana, geriye, etkili bölgenin uzağına atıldı. Van Hooijdonk ve Nobre arkayı zorlamadı. Savunmanın kucağında kaldılar. Sağ taraf hiç çalışmadı. Sadece Serkan'ı koymuş Daum. Onun da ayaklarına dolandı top, bir orta kesemedi. Bu maça özel üç orta saha Deniz, Aurelio, Alex de gol sahasına hamle yapmadı. İşleyen tek kanat Ümit ve Tuncay kaldı. Soldan her hamleyi denediler. Çalım, dripling, bindirme, boş koşu, orta, şut emekleri boşa gitti. Onlara eşlik eden yoktu. Gelen her topa rakip vurdu. Çok sayıda duran top tehlike oluşturmadan geri döndü. "Bu nasıl Lyon?" diye düşünürken çıkmaya başladı adamlar. Beklediler, durdurdular, vurmaya çıktılar. Ayağa paslar, boş koşular, bindirmeler, futbolun zirvesinden örnekler sundular. Hücuma çıktıkları anlarda arkada hiç açık vermediler. Tehlikeli geldiler, bir karşı karşıya pozisyonu Rüştü'ye teslim ettiler. Devrede müdahale etti Daum. Orta üçlüden Deniz'i çıkardı, Serkan'ın önüne M.Yozgatlı'yı koydu. Ligde işleyen, rakipleri boğan kimliğine döndü Fener. Haftalardır tartışılan orta sahası, ligi kavuran yapı sahnedeydi. Rakip bir Avrupa takımıydı. Ne Malatya, ne Denizli, ne Samsun, ne de Kayseri'ydi. Alex önde, Tuncay - Mehmet kenarda kaldı. Sadece Aurelio'nun ayaklarına emanet edilen boşluğa yığıldı Lyon. Golü bulmaları kolay oldu. Bir puana razı olmayan Daum, üçünü hediye etti. Daum kulübede "Ne yaptım ben?" derken, Fransız Le Guen ellerini oğuşturuyordu. İkinci yarı sarı - lacivert tribünlerin ahları vardı. Rüştü'nün önünden vızır vızır toplar geçiyor, topun içeri girmesini "Ayten hanımın büyüleri" önlüyordu. Alex, Nobre, Van Hooijdonk memleketin yıldızları, oksijen tüpüne muhtaç, eziyetten kurtaracak el arıyordu. Dört savunmaya sözüm olamaz. Her yandan Lyonlu koşuyor, başları dönüyordu. Defansa hiç yardım etmeyen, önde dinlenen hücum hattı bir gol üretti. Cumhuriyetin milyonlarına teselli oldu.