Daha maçın başında şekil anlaşıldı. Starkovs, Trabzon'un yapacağı bir hata üzerine taktiği kurmuş. Gol atmasa da olurdu. İkinci maçın uzatmalarının sonuna kadar sabredebilirdi Skonto. Çünkü onlar kendini biliyor, haddini aşmadan sahada yer alıyordu. Doğru tespit etmiş Starkovs. Topu bize bıraktı, oynama alanını boşalttı, pas yüzdesi, bindesi.. Üstün taraf bizdik. Üstünlük rakibin oynama niyeti gereğiydi. Bir pozisyon bulamadan dakikalar tükendi. "Çok kötü takım, nasıl olsa Trabzon'da fark yaparız" diye avunurken, Starkovs'un beklediği an geldi. Kalenin önü bordo-mavili doluyken, bir anda topun başında 5 Stontolu'ya karşı bizden sadece Petkoviç vardı. Gol atmakta zorlanmadılar. Günlerdir uyarıyor Ziya hoca, "Rakibi küçümsemeyelim." Neresinden korkmuş çözemedim. Ekibine de korku salmış. Ancak bu şekil çıksan mağlup olurdun. Bu sefer taktik geri tepti. Üzerine gelmedi rakip. Tuzağa düşürerek kazanan Ziya Doğan, Letonya'da takıldı. Savunma defolu zaten. Sakatların yeri dolmadı. Orta sahanın yeni isimleri saman alevi gibi. Etrafını ısıtmıyor. Ortada Hüseyin bildik hamlelerle iki tarafa fayda etmeden koşturuyor. İki kenar öne çıkmıyor, bir kişinin işini ikişer kişi yapamıyorlar. Orta çıktığı anlarda da birşey farketmedi. Trabzon'un kafacıları kulübeye çakılmıştı. Gökdeniz, Fatih'ten bir şeyler bekledi, onlar da fırsat bulamadı. Çünkü Starkovs'un da gözü onların üzerindeydi. Geri düştükten sonra aklı başına geldi Ziya hocanın. Korkunun ecele faydası yoktur doğrusuna sarıldı. İşleyen silahlarını sürdü oyuna. Değişiklikler sonrası boşa geçen dakikalara yandık. Yattara şov, gözlerimizi doyurdu. Beşini peş peşe dizdi, Mehmet Yılmaz'a sadece dokunmak kaldı. Şu oyundan anladığım, turu geçer Trabzon. Avni Aker'de biter iş. Gökdeniz yada Fatih bir film çevirir, biraz da Ziya hoca katkı yapacak elbet. Malzemeyi verimli kullanma noktasında şekil geliştirecek.