Gökdeniz Karadeniz

A -
A +

Futbol aklım onu şöyle tarif ediyor. Takım adı hiç fark etmez. En başa onu yazar, sonra diğer mevkileri doldururum. Hedefi zirve olan bir futbol kulübünün onu satmasını harakiri sayarım. Dört - beş futbolcunun binbir zorlukla orta çizgiden rakip kaleye getirdiği topu o tek başına taşır. Onun için savunma tedbirlerinin önemi yok. O her zaman direkt kaleye koşar. Pres yemez, engel kabul etmez. Maç öncesi antrenmanları ne için yapar teknik adamlar? Karşı savunmanın dengesini bozup, kademesiz yakalama üzerine taktikler geliştirir. Elinde o çocuk varsa kolay olur bu işler. Tek başına birkaç kişinin işini görür. Rakip daha ne olduğunu anlamadan filelerde görür topu... Satmak kendini vurmak ise, elinde tutmak mutlu olmak anlamına gelir. Onun için her kulübün gözü onun üzerindedir. Kulübüyle bir yıl daha sözleşmesi olan bir futbolcunun neden peşine düşer rakipler? Yılın sonunda serbest kalması üzerinedir hesaplar. Yeni değil ki bu mesele. Aylar var tartışılır, bir sonuca ulaşılmaz. Bordo - maviyi sevenler kalması için fikir geliştirir. Başka akıllar sahip olmak için düzen uydurur. Ha bu gün, ha yarın, anlaştı anlaşacak. Ama bir türlü imzayı atmaz çocuk... Atmaz ise ne olur, önce onu açalım. Futbolcudur, sahaya çıktığında o anda sahip olduğu tüm yeteneği sarf eder. Takımına faydalı olmak için ter akıtır. Bu halde olumsuz şeyler de söylenebilir. Taraftarın tepkisi, rakiplerin motivasyonu! Ortamın sıkıntılı oluşu. Kafasının oyun dışı etkenlerle dolması. Gerçek performansını ortaya koymasının zorluğu... Kalbinde Trabzonspor sevgisi olan bir kişi bile bu durumu istemez. Her iki halde de kulüp bundan zarar görür. Futbol olarak takıma katkısından mahrum kalır, yılın sonunda bedava elden kaçırmanın altında ezilir. Kimse de bunun hesabını veremez. Oyunun adı futbol ve profesyonel olarak oynanır. Yani işin ucunda para var. Milyon dolarlar üst üste yazılır. İyiysen her yol önüne açılır. Biraz verimin düştüğü anda kapı dışarı edilirsin. Bir yöneten kara gözüne, uzun kirpiğine değer vermez. Ne güzel çocuklar geldi geçti bu alemden. Şimdi ne yapıyorlar, soran var mı? "Trabzonlu'dur... Alt yapıdan yetişmiştir... Onu o yapan değerleri silip atamaz... O bizim evlâdımızdır... Para her şey değildir... Memleketini satamaz..." gibi amatör düşünceler bu mesele içinde hiç önemli değildir... Esas olan çocuğun futbol geleceğinin ne olacağıdır. Şu satırlardan sonrasını okumasını tavsiye ederim çocuğun. Aralıklı olarak birkaç kere inceler ve kafa yorarsa faydasına olur. Onu kadrosuna katmak isteyenlere bir baksın. Sağlıklı şekilde bir değerlendirsin isterim. Tarihi büyük başarılarla dolu bir kulüpte forma giyiyorsun. Her bireyi yeni hedeflere kilitlenmiş, yarışı bekliyor. Senin ve arkadaşlarının ayaklarına bağlamış umutlarını, hayatlarına renk katıyorsunuz. Bu rahatlığı nerede bulursun? Taktik senin üzerine kurulmuş, topu ayağına alan seni arıyor. İyi de yapsan, kötü de olsan ses çıkaran yok. Her hamlen takdir görüyor. Alternatifin yok, rakibin yok, zorlayan yok, performansını düşürmek için hin düşünen yok. Yörenin özelliklerini üzerinde taşıyorsun, mücadeleden hiç yılmıyorsun, hep faydalı olmak için çaba sarf ediyorsun. Onun için tercih edilensin. Ama bir düşün güzel kardeşim. Senin iyi oynaman için camianın gayretini hatırla. Başkanın, yönetimin, hocan, arkadaşların, taraftarın, mahallen, emmin, dayın, halan, teyzen, bakkalın, kasabın... Koca şehir, dünyaya yayılmış Trabzonlular dua ediyor. Nerede bulursun bu sevgiyi? Kime göstermişler oralarda? Taş yerinde ağırdır demiş büyükler. Kimler elenmedi İstanbul'un renkli dünyasında? Avrupa rüyası kâbusla bitenleri sen de görüyorsun... Vaatler göz kamaştırmış olabilir. Senden önce kananlar oldu. Davul zurna ile getirip, teneke bağlayıp gönderdikleri çok olmuştur. Ali Kemal, Serdar, Osman, Hami, Lemi, Tuncay, Necdet o formayı yücelten ağabeylerin geçtiler o yollardan. Bir sor ne olur? Ne kazanmış, ne kaybetmişler? Vaat edilen milyonların kaçını alabilmişler? Oralarda oynamanın zorluğunu sor. Takım içi grupları, dönen dolapları bir araştır be çocuk... Bir, iki, üç yetmez oralara, gözünün içine bakarlar kötü oynaman için. Fırsat kollayanlar çoktur, haz duyarlar yok etmekten. Sen daha toy bir çocuksun. Bilmezsin büyük şehrin dümenlerini. Alamayacağın yerlere atarlar pasları. Koşarsın, yetişemezsin. İşinin ehlidirler, kolay kaptırmazlar lokmalarını. Zor yerlerde buluştururlar seni. Sabırsızdır taraftarı. Bizim çocuk diye bakmazlar sana. Onlar için o anda işi gören önemlidir. Sebeplerin bir önemi yoktur, Mazeret kabul etmezler. Cemil Turan'ı yuhaladı onlar. Metin Oktay 30 yaşına gelmeden bırakmak zorunda kaldı. Metin, Ali, Feyyaz sembol oluşlarının karşılığını kovulmakla gördüler. Hocan Ziya Doğan'a sor. Verdiği emeklerin karşılığını alabilmiş mi?.. Tanju, Selçuk, Tarık, Büyük Mehmet, Gökhan, Ercan... Daha daha niceleri... Daha bir bebeyken giydin o formayı. Hep el üstünde tutuldun. Seni yükseltmek için mücadele edenler oldu. Çok emeği vardır camianın üzerinde. Kırma bu insanları be güzel çocuk. En yüksek rakamı iste tabii ki. Sen bir profesyonelsin. Sorumlu olanlar görsün hesabı. Trabzonspor'da başkan, yönetici olmak az bir şey midir? Ne için oturdular o koltuklara? Son bir şey daha; bordo - mavili kasadan senin için ne çıkarsa, bil ki oralardan fazla olacaktır. Daha hayırlı, helâl ve sürekli olacaktır. En ufak bir risk taşımadan futbol hayatının sonuna kadar keyif alıp keyif vereceksin. Para her şey değildir, doğru derler. Huzur, mutluluk, hizmette devamlılık, sevdiklerinle beraber olmak inan ki çok şeydir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.