Hayalden gerçeğe...

A -
A +

Yeni Derwall'ler ve Piontek'ler bulmalıyız. Özde müthiş bir zenginliği olan Türkiye futbolunu yeni baştan yoğurmalıyız. Son yazının son iki cümlesinden devam ediyoruz. Araya Kazakistan maçı sıkıştı. Ukrayna yardımıyla ikinciliğe yerleştik. Kaldı üç maç. İç sahada zor yendiğimiz Arnavutluk ile deplasmanda, 10 kişi yenemediğimiz Danimarka ile burada, grup lideri Ukrayna ile Kiev'de oynayacağız. Hiç puan kaybetmememiz gerekiyor. Şu ana kadar oynadığımız futbol bunun mümkün olmadığını söylüyor. Bir adım daha atalım, Türkiye futbolu bu engelleri aşar mı, onu tartışalım. Savunma, orta saha, hücum aksiyonları birbirine girmiş son derece dengesiz hareket içinde olmaz. Farklı kazanılan Kazak maçı kimseyi yanıltmasın. Sonucu getiren bizim futbol değerlerimizden çok rakibin defolu haliydi. Sözü dolaştırıp Ersun Yanal'a getirmek istemiyorum. Aslında bu ülke futbolunun meselesi. Bir kaos yaşadığımız doğru. Dünya Kupası sonrası karanlık yola girdi futbolumuz. Ümit Milli Takım'ın hali ortada. Teknik adamı teslim bayrağını çekti. Ligimiz iflâs etti. Şampiyonlar Ligi'nde, UEFA Kupası'nda esamimiz okunmuyor. Memleket içinde davul - zurna eğlenen biz, Edirne'den öteye ağıtlar yakıyoruz. Bütün bu yetersizlikler üzerine Ersun Yanal oturdu. Hoca yapıyı tepeden kurmak istiyor. Var kendinde bir şeyler, fakat yapının temeli çatlak. Daha da önemlisi, hocanın tarzı ile kulüp takımları arasında dağlar kadar fark var. Antrene ettiği futbolcuların yüksek performansı ile adını duyuran Yanal, başkalarının çalıştırdığı yarım kapasiteli futbolcularla hedefe koşmak istiyor. İşte bu çelişki bizi bitiriyor. Bir de Hakan Şükür inadı sonucu uzun adam alamıyor, iş hepten kopuyor. Ersun Yanal ne yapmak istiyor? Beş katlık inşaat malzemesiyle gökdelen dikilir mi? Biraz kaliteli rakiplerle oynadığımız maçlar ortada. "Haydi hep beraber topu kapan rakip kaleye koşacak" demekle olmuyor. Kaptırılan toplardan sonra ne yapacağımız planlanmalı. Savunma direnci ile karşılaştığımız ortamlarda giden geri gelemiyor. Baskı - pres isteğimizin usta rakipler tarafından kırıldığı maçlarda defansımız kevgire dönüyor. Söylemek istediğim, gökdelen kurma hayalinden vazgeçmeliyiz. Malzemeye uygun bir yol çizmeliyiz. Bina çatladı, üstümüze çökecek. Özde müthiş değerlere sahip saydığımız ülke futbolunu gerçek anlamda yoğuracak bir usta bulmalıyız. Onun için Jupp Derwall, Sepp Piontek örneğiyle girdim. Medyamız arazlı, dün beyaz dediğini bugün siyah diye tarif ediyorlar. Öbür gün mor diyeceklerinden eminim. O sebeple, uygulamaları hiç tartışılmayacak bir futbol adamı olmalı. Adı Ahmet, Mehmet, Mustafa ile başlayan hangi bir teknik adam bu yükü kaldırabilir? Terim'i, Güneş'i tefe koyan bu beyinler rahat çalışma ortamı bırakır mı? Tek çözüm, tam ve tek yetkili bir dünyalı. O uygulayacak, memleket izleyecek. Üç - beş sene sonra ülke futbolu gerçek kimliğine kavuşacak. Bir damla futbolu biliyorum diyen herkese soruyorum: "Bu yapıyla Dünya Kupası'na katılsak ne yazar?" Daha ilk turdan rezil olur döneriz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.