Hayvan işte...

A -
A +

Letonya maçında, Ümit Davala kenarda oturdu, oyuna da sokulmadı. Spor medyası, "Nasıl olur, Alman Ligi'nde forma giyen bir futbolcu kenarda oturur mu?" diye yazdı. Üç gün sonra ilk 11'de çıktı Ümit . Felaket kötü oynadı çocuk. Aynı sayfalar bu defa, hangi akla hizmet Ümit oynadı. Fatih olmalıydı, Ali ya da Mehmet diye tersini savundu... Her futbol takımı üzerine benzer yorumlar yapılır. Saha sonucu artı ise hocanın tercihleri doğru, sonuç kötü ise, uygulamalar kesin olumsuz gösterilir. Batista, Prates, Tamas, Bratu, De Boer... Yusuf, Hanefi, Serhat, Ümit... Oumar, Augustine, Mehmet Yılmaz... Sergen, Ahmed Hassan, Okan, Tümer, Yasin... O topu ayağından kaptırana kadar, sahanın en iyisi Yasin 'di. Yer orta yuvarlaktı, arkada üç savunma artı bir de Cordoba vardı. İngilizler golü attı... Yerden yere vurdular, oynayanı, oynatanı, alanı tutanı... Bir tutar dal bırakmadılar... Ajax kulübünde iki futbolcunun büstü varmış. Biri Cruyff , biri de Frank De Boer . Birini eskiler iyi bilir. Sarı fare derlerdi. Ağzımız açık seyrederdik adamı... Fare zirvede bıraktı, De Boer rezil oldu gidecek. Edirne'den içeri adım atana kadar her şey güzeldi, kurtlar diyarı! Olimpiyat Stadı'na adım attı telef oldu Frank... Şu kurt meselesini de geçelim arada. Ne yapacaktı G.Saray yönetimi? Her hayvanın başına bekçi mi dikecekti? Etraf orman, hayvan işte ne tarafa gideceği belli mi olur? Sonra ne malûm o köpeği oraya götürüp kameraya çekmediğiniz... Yukarıda adı geçen 17 futbolcu, ikisi üzerine yorum yaptık. İstenirse yüz ikisi bulunur... Futbol oyununa bu şekil bakılmaz. Her kelimesi kesinlikle yanlış. Olmamış bir şeye değer biçiliyor. Olay cereyan etmeden yargı konuyor. Ümit olsaydı dersiniz, boşa düşersiniz... De Boer futbolcu mu, sorar çarpılırsınız... Sergen'in lisansını yırtmalı, onu kızılcık sopasıyla döverim, geçersiniz, kör kuyuya düşersiniz... Ligde forma giyen her futbolcu değerlidir. Gelişmiş yeteneklere sahiptir, taktiksel donanımları mevcuttur. Bütün mesele, onları verimli edecek, bir taktik ve diziliş de sahaya sürmekte... Makedon Jovanovski Samsun'u kümeye atıyordu. Sakıp hoca geldi, zirveye vurdu ekip. Aynı şekilde, Rumen Multescu ile dibe vurmuştu, Erdoğan Arıca tavana çıkardı. Giray Bulak'lı Denizlispor iyi bir örnektir. Ersun Yanal ve ekiplerinin performansı. Sakaryalı Şaban'a ne demeli... Bugün Beşiktaş marka olmuştur. Her futbolcusu değerli. Ligi aştılar. Avrupa'nın zirvesine çıkamadı diye eleştirilirler. Nedir onları değerli kılan? Az mı tartışıldı Ronaldo. İlk sezonunda gönderiliyordu... Bir kulüp de dikiş tutturamayan Sergen mükemmele koşuyor... Ahmet Yıldırım, Emre, Dobrowski, Giunti, Tayfur bir önceki takımlarından dışa düşmüş isimler, yıldız oldular... Takım değerleri yükseldikçe, futbolcuların verimi artar. Görevler paylaşılmış olmalı, mevkiler özelleşmeli. İşler birbirine karışmamalı. Kademeli hareket, her tarafa olmalı... Ligdeki her futbolcu değerlidir. Onları verimli kılacak şekil önemlidir. Bu nokta da en büyük sorumlu teknik adamlardır. Taktiksel tercihleri, oyuncu seçimi, maça müdahalesi, rakibe göre hamleleri... Masaya yatırılabilir. En büyük yanlış, olaya ferdi bakmaktır. Futbol değişmiştir, bir futbolcu bir şey ifade etmemektedir. Ekipleri ayrıcalıklı kılan takım hareketidir. Onu başaranlar alkışlanır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.