"Gençlikte isim resim, yaşlılıkta para. Aman çocuklar kendinize dikkat edin, papazı bulursunuz.." Onun meşhur sözleriydi. Hareketli, heyecanlı, hayatının her anını doyasıya yaşardı hocam. Karlı bir havada Malatyaspor'la maçımız vardı. Dolu tribünlerin tepkileri arasında ısınıyorduk. Bir anda uğultunun temposu yükseldi. Karşı kalenin arkasında çıktığımız tünelin orada bir karşaga vardı. Malatyaspor taraftarı bir noktaya kar topu yağdırıyordu. Dikkat kesildik, olayı anlamaya çalıştık. Bizim hocayı hedef almıştı kar topları. Aynı şekilde hoca karşılık vermiş, 5 dakikalık bir arbede yaşamıştık... Maçlardan sonra lojmana giderdik. Hoca, 'Maçın sonucunu önceden bildim' derdi. Hep beraber odasına dalar, skoru masanın bir kenarında yazılı görürdük. Bir zaman sonra çaktık manzarayı. Hoca maçtan önce masanın çeşitli yerlerine farklı skorlar yazar, mücadeleden hangi skor çıkarsa bize gösterir, iddiayı kazanırdı. Bir seferinde masanın her tarafını sildirdik hizmetliye. Hoca ile yüklüce bir ididaya girdik. Önceden kaybettiklerimizin hepsini tahsil ettik... Hoca akşam üzeri kampa gelir. 'Vakko'da büyük indirim var, tüm ihtiyacımı karşıladım. İndirimde son günmüş' der. Yapma be hocam, niye bize haber vermedin yakınmaları üzerine; 'Merak etmeyin çocuklar, camdaki SON yazısının S'sini kaldırdım cevabını verir... Devre arası kampını Kıbrıs'ta yapmıştık. Avrupa'nın ambargosunu hocanın yönetiminde kırmıştık. Yavru Vatan ile ilk maçı hocayla oynamıştık. Girne'de bir antrenman sırasında hocanın eşofmanını sakladık. Cebinde her zaman yüklüce bir para taşırdı. Antrenman bitimi bulamayınca telaşlanmıştı. Biz futbolcular "Görmedik, bilmiyoruz" derken, arkadaşlardan biri, 'Saha bekçisi almıştır hocam' deyince öfkesi kabardı "Vay adi herif.. Vay sahtekâr.. Nerede, çabuk bulun, getirin" diye bağırırken, bekçi içeri daldı. Hoca farketti, sinkafların peşinden hiç tempoyu bozmadan, 'Bir yanlışlık olmuştur. O yapmaz çocuklar. İyi bir arkadaşa benziyordu' deyip paçayı kurtardı. Sakatlık hallerinde topu dışarı atan rakibe yeniden oyunu başlatırken top geri verilir ya; o zamanlar yeni çıkmıştı. Arkadaşlardan ilk uygulayan kaptan Halil İbrahim olmuştu. Biz mağluptuk, kaptan topu rakibe atıyordu. Hoca maç bitimine kadar kulübede saydırıp dövünmüştü: "Hiç olur mu öyle şey. Düşmana silah verilir mi?" Takımın çalımcısı süpabını bulmadan kimseye vermeyen sol açık Harun'a (gerçekten iyi çalım atıyordu) taktik veriyordu hoca. "Harun evladım, bugün istediğin gibi oyna, hiç karışmayacağım. Ne yaparsan yap serbestsin. Yalnız, çalım atmayacaksın..." Hocamın saatleri sayfalara sığmaz. Her kelimesi bir olaydı. Üç ay beraber çalışmıştık. Hafızamda yer etmiş anılarım var. Fakat hocamı kaybettik. Hayatının son anının S'sini değiştiremedi, Hakkın rahmetine kavuştu. Mekanın cennet olsun Kadri Aytaç hoca. Dualarım seninledir, rahat uyu. sberber@ihlas.net.tr