Maç ortamı, rakibin futbol yapısı, tribünlerin katılımı, denenen oyun taktiği... Çok şey amacına uygun. Sadece sahanın zeminini beğenmedim. Belli ki: rakip önemsemiş mücadeleyi. Yeni bir takım, yeni taktik geliştirmek için oldukça istekliler. Tekım olarak sahaya yerleşmeleri, tehlikenin tarafına kademeli yönlenmeleri gözalıcı. Bireysel beceri farklılığına sahip oyuncuları yok. Hücuma çıkışta organize hareket ediyorlar. Gruptan çıkamadıklarına göre, Kosta Rika ya da Brezilya değiller. Demek ki; daha zorlu rakipler bekliyor bizi. Cevap bekleyen sorular içinde yüzüyoruz. Kimlerle ve nasıl olacak bu iş? Kulüp takımlarında yedek kalan Avrupalılar form tutabilecek mi? Çok alternatif içinde en doğru seçimi yapabilecek miyiz? Her maç, kendi şartlarında oynanır, doğrudur. Ancak bizim öncelikli şablonumuz ne olacak? Yıllarca denedik, geride kalabalık, fırsat buldukça hücum; ama başaramadık. Hep beraber mutlu olduğumuz şekil; hep hücum ettiğimiz futbol. Bunu da senede bir denk getiriyoruz... Mesela ilk grupta hangisini oynayacağız? Bir Avusturya baraj maçı ideal, gerisi hep arayış. Savunmanın göbeğinde çekincem var. Emre-Bülent yeterli olmayabilir. İlerde İlhan-Hakan kalan zamanda olgunlaştırılmalı. Okan, Yıldıray, Hasan Şaş, Nihat, Mustafa İzzet en doğru tertip; bir an önce sabitlenmeli. Dün geceden akılda kalan, iki gol var sadece. Futbol kalitelerinden hiç şüphe etmediğim ay-yıldızlıların az gayretli futbollarını seyrettik. Sahanın zemininden olsun diyelim. Son yarım saatlik Şili futbolunu görünce, bahanemizin pek doğru olmadığını anlıyoruz. Sanıyorum gerçek sebep; istek meselesi. Yeterli konsantrasyonu sağlayamıyorlar. İtici güçleri eksik. Bekleyelim, Dünya'nın Kupası'nda havaya girsinler. Biraz kıpırdadıklarında tabelayı değiştirdiklerini görüyorsunuz.