Memleketin dâhisi, aklını Prag'a taşıdı. Edirne'den sonrasında yaptığı deliliklerden uzaktı dün gece. Taktiği doğru kurdu bu sefer. Takım konsantrasyonu üst düzeydeydi. İlk onbir seçimi, saha dizilişi, oynama niyeti övgüye değerdi. Saha zemini ağır olmasına rağmen çok da koştu F.Bahçe. Zayıf rakip demek doğru olmaz. Nice devleri yıktığını izledik Prag'ın. Onları kötü gösteren Fener'in oyun mentalitesiydi. Dörtlü savunmanın kademeli hareketi göz alıcıydı. Hareketli oyunda fırsat vermediler. Kestikleri toplarda pas tercihini yerinde kullandılar. Topun olduğu bölgeyi sıkıştırmaları, Prag'ı dar alana mâhkûm etmeleri de güzeldi. Duran toplardan pozisyon verdi Fener. Adam paylaşımı, kale önü yerleşmesi hatalıydı. İçeri düşen toplara dokunamadılar. Mehmet, Selçuk, Aurelio ve Tuncay'dan oluşan orta saha alkışa değer oynadılar. Aylar var hiç böyle görmemiştim onları. İki ön liberonun hareketi, kenarların harekete katılışı üst seviyedeydi. Orta sahanın istediği tüm aksiyonlara sahip, sona kadar koşturdular... Nobre'si, Alex'i bir başkaydı Fener. Topa sahip olma, atak organizasyonu, gol girişimi, şut, orta, pas yüzdesi, oyun kontrolü, fauller, köşe atışları... Tüm futbol değerleri Fener yazıyordu. Buraya kadar her şey tamam. Böyle oynayan bir takıma sıraladığımız övgüler az bile. Şimdi sormak gerek. Daha önceleri neredeydiniz? Madem bu kalitede oynuyordunuz, Manchester ve Lyon maçlarında niye saklandınız? Tecrübe demişti Herr Daum. Yenile, yenile yenmeyi öğrendi F.Bahçe. Her seferinde yetersiz dediği futbolcuları onu yalancı çıkardı. Doğru kurgulanınca oluyormuş demek ki. Hatırlayın Kadıköy'deki maçı. Ne kadar ürkek oynamıştı Fener. Tecrübesi zayıf olan Daum'muş galiba. Kaçan balık büyük olurmuş. Paralı ligi kaybetti F.Bahçe. UEFA'yı cebine koydu. Belki de en önemlisi teknik adamını tecrübelendirerek Şampiyonlar Ligi'ni tamamladı Fener. Desteğini hiç kesmeyen sarı-lacivertli gönüller gecenin rengi oldu, "Türkiye, Türkiye" sesleriyle Prag'ı inlettiler.