Futboldaki değişimi tam yerinden yakaladık. Brezilya, Hollanda, Fransa'dan fışkıran şekli kaptık, Terim önderliğinde bir adım yukarıya tırmandırdık. Teknik adamlar, futbolcularımız tam anlamıyla olayın farkında değiller, fakat şekle yakın taktikle maçı götürdüklerinde kazandıkları kesin. Dahası; sahadan fışkıran futbol taraftara zevk veriyor. Hem tribünler doluyor hem grup beğeni topluyor... Umut veren ilk değişim, futbol seyircisinin beklentilerinin şekillenmesinde. Anlaşmışlar sanki, rakibi boğup parçalamadan alınan galibiyet mutlu etmiyor taraftarı. Sevinci buruk yaşıyorlar. Yendik ama... Bir sonraki maça endişe taşıyorlar... 10 eleme maçı, 1 barajda 990 dakika millete sıkıntı veren, bir Ali Sami Yen oyununda sevenlerini zevkin zirvesine çıkaran milli futbolu bir karşılaştırın. Neydi 5-0'ın espirisi? Sahne aynı, oyuncular aynı, fakat ortada süper futbol ve müthiş bir skor. Sakın sorgulamayın, futbolsevenlerin değerlerini yargılamayın. Onlar artık neye razı olacaklarını çok iyi biliyor. Kontrollü futbol, kalabalık savunma, az sayıda hücumla kazanılan oyunların fazla sürmeyeceğini... Sadece günü kurtarmaya yeteceğini çok iyi biliyorlar... Onun için son Avrupa Şampiyonası'nda çeyrek final gelmesine rağmen mutlu olmadı taraftar. Denizli'nin gidişi çözüm olmuştu... Lucescu'lu G.Saray bir Süper Kupa getirdi, Roma, Milan, Lazio'lara kafa tuttu, fakat hocası tartışılıyor. Bir gerçekçi bakan Rumen'den memnun değil... Örnekleri artırabiliriz. Diyarbakır-Fener, Yozgat-G.Saray, Bursa-G.Saray ve Beşiktaş'ın galibiyetle bitirdiği son 7 maç... Hep beraber topun olduğu alana baskı yapacak kondisyon ve devamlılıkta olanlar, rakibe oyunu organize etme fırsatı vermeden, kendi futbol taktiğini kabul ettirenler, sahip olduğu enerjiyi sonuna kadar kullanma becerisini gösterenler, işinin ehli cesaretli ve yürekli olanlar... Biz ölçüyü yakaladık, sıra sizde hocalar. Bir mazeret kabul etmeyiz. Dersinizi doğru çalışın. Kaybetmeye tahammül gösterebiliriz, ancak korkak futbola asla...