Rakiple değil kendi ile mücadele etti F.Bahçe. Dikine doğru sahayı ikiye böldüler. Bir taraf kör kaldı, bir taraf ışıldadı. Serhat, Önder, Luciano kara delik gibiydiler. Buluştukları her topu yok ettiler. Servet'ten başlayan güvenli hareket Ümit Özat, Alex ve Van Hooijdonk'la üretkenlik kazandı. Aurelio'nun her işe yarar hali, Tuncay'ın boş koşuları Fener'i aydınlattı. Kayserispor'un futbolundan söz edemiyorum. Çünkü ortaya koydukları hiçbir şey yoktu. Kendi evinde yabancıydı sarı - kırmızılılar... Önceki maçlardan farklı çıkardı Daum... Aurelio'nun yanına Fabiano'yu koydu. Nobre'yi kulübede bırakan bu tercihin bir faydası olmadı. O bölgede baskı yemiyordu Fener, orayı doldurmanın bir anlamı yoktu. Topal futbol, ilk yarıda iki pozisyon, bir gol getirdi. Kayseri'nin yüreksiz oyun mentalitesi bu sonucu doğurdu. Van Hooijdonk, Serhat, Tuncay, Alex dörtlüsü ile hücum pres yapmayan Fener karşısında etkili olabilirdi Kayseri. Markaj görevinde kaldılar; bir sürpriz adamı öne çıkarmadılar. Arkadan destek görneyen orta saha Fener savunması arasında boğuldu kaldı. Maçın bir başka ilginç tarafı, son adamlar arasındaki büyük boşluktu. Dolduramadı orta sahalar. Dakikalar geçtikçe tenis maçına döndü mücadele. Son bölümde biraz daha riske etti Kayseri. Uygun fırsatı da yakaladı; Volkan'la karşı karşıya pozisyonda topu dışarı attı Gökhan. Daha bir heyecan geldi maça. Puanın ikisi tehlikeye giriyordu. Van Hooijdonk, bir defa daha çıktı sahneye; çok uzaklardan üst doksanın tozunu aldı. Düşürdü tansiyonu. Maçın yıldızı Aurelio'ydu. Van Hooijdonk ve Servet ona eşlik etti. Kayseri tarafında kayıp, endiye ve hüzün vardı. Serdar Tatlı, Kayseri'nin bir penaltı, bir de tehlikeli olabilecek faulünü görmezlikten geldi.