Servisin en şanssız yorumcusu benim herhalde. Bıkmıştım Bulgarlar'dan... Üstüne futbolu olabildiğince çirkinleştiren İtalyanlar çıktı karşıma. Hiç iddiası olmayan 'komşu' daha cesaretliydi. Alacağı puanın sadece prestij değeri vardı. Fakat hücumu fazla düşünen taraftı. Oyunun sıkıcı tarafı; topu kaptıran geri koşuyordu. Onu kapmak için hamle yapmadan takımlar geri çekiliyordu. Kale önleri savunma kalabalığından geçilmiyordu. En başından kilitlendi oyun. Defansların yapacağı hataya kaldı gol. Bir de yağmur girdi devreye, hareket rahatlığı ortadan kalktı. Az hücumcu ile gol sahasında yer alma isteği, hata oranını düşürdü. Birinden geçse, kademede üç-dört bekçi müdahale ediyordu. Bulgarlar soldan Martin Petkov'la pozisyonlar buldu, İtalyanlar gömülen rakip karşısında kaplumbağa hızıyla fırsat aradı. Dakikalar geçtikçe hangi tarafın galibiyete ihtiyacı olduğunu karıştırdım. Çeyrek final şansı olan taraf sanki Bulgarlar'dı. Teşvik primi mi almışlar ne?!. İtalyanlar strese mi girdi?.. Bu kalitedeki futbolcularda böyle bir şey olur mu? Biraz kıpırdasalar maçı koparacaklar. Maçı satmış olamazlar, alacak kimse yok çünkü! İtalya çıldırıyor, futbolcuları uyuyordu. Bizim Lazarov'u düşürdüler, penaltıyı çalmadı Rus hakem. İkinci pozisyonda vermese ayıp olurdu. Devreyi önde kapadı 'komşi.' Arada bir şeyler oldu. İtalyanlar birbirini tokatlamış olmalı. Bir kaç da rakibe vurmuşlar sanırım! Farklı başladı ikinci yarı. Bulgar tarafına sıkıştı oyun. Üç dakikada gol geldi. Orta sahayı hiç geçmedi komşu. Golcüler hâlâ uyuyordu. Dakikalar geçtikçe, kâbusa döndü rahatlık. Artı 5'te golü buldular. Geç gelen gol mutluluk getirmedi. Yan şehirden kara haber geldi. Atı alan Üsküdar'ı geçmişti.