Yıllar var hedef küçülmüş, bordo-mavide. Kendileri inanmıyor, biz nasıl yarışa katalım? Küçülerek büyüme yollarında zaman harcıyorlar. Yıllar geçti bir arpa boyu gidemediler. Olayın en acı tarafı, taraftarın küçük olmayı kabullenmiş olması. Camianın yarıştan kaçması. Memleketin yetiştirdiği insanların hizmetten uzak kalması... F.Bahçe iyi bir örnek. Büyük olmanın bütün gerekleri yaşanıyor sarı-lacivertli cumhuriyette. İki ay önce bütün birimleri dağılmış bir halden bir anda en iddialı olma becerisi gösterdiler. Birinin yetişemediğine, öbürü yetişiyor. Heyecan hep yükseklerde. Defalarca yıkılsalar da her yeni sezona yeniden yapılanarak giriyorlar. Yapılanma, günleri geçmiyor, haftada, ayda işi bitiriyorlar. Sıraya girmiş sevenler, "Yıldırım" düşse yerine, geçecek on aday. Olmazı kabul etmeyen, iddianın en yükseğine sahip insanlar. Kulüp çevresinde ağ örmüşler. Baştakini işe mecbur etmişler. Şampiyonluktan başka derece mutlu etmiyor onları... Dört büyükten biriyiz diyor bordo-mavililer. Tersini söyleyen yanlış yapmış olur. Kabullenir mi Karadeniz insanı? Doğuştan iddialı olanlar, varolduktan sonra geri adım atar mı? Söylemin dışına çıkanı göremezsiniz. Bir bir iddianın en kuvvetlisine sahipler. O kadar kuvvetli ki istekleri bir araya gelemiyorlar. Sahip olunan imkanlar gereği, bütün olarak yapabileceklerini ferdi olarak arıyorlar. Söylemde büyük olanlar, eylemde hedefe koşmayı beceremiyor. Parçalanarak büyümenin peşindeler, neredeyse imkansızı deniyorlar... Her ihtiyaca yetişiyor Kartallar. "Bilgili" hamleler sonuç veriyor. Yönetenler koltuğunda takım olmuş uçuruyorlar Beşiktaş'ı. Büyük olmanın gereği, kapının dışında bekleyenler var. Daha birkaç adet takım olacak yönetim grubuna sahipler. Bilgili yetmezse bir bir ortaya çıkarlar. Hamoğlu, Demir, Kalkavanlar... Hoca başkan ve on altı arkadaşı. Sanki, sadece onlar sorumlu. Sondan dörtte kalmış Trabzonspor, kimin umurunda. Ellerini ovuşturanlar var. "Düşsün düşsün, kimsesiz kalsın, bize mecbur olsun" bekliyorlar... Baştaki "Biz biziz, biz biriz, biz Trabzonsporuz" gibi bir şeyler söylüyor. Üç yıl bitiyor sadece "ben" tarafına sarılmış, kendinden başkasına yüz vermiyor. Ora senin, bura onun ülke ülke geziyor. Son demlerinde görgüsünü artırıyor. Çareyi uzaklarda aradıkça, bordo-mavililerden uzaklaşıyor. Ne birileri el atıyor, ne de kendi ve arkadaşları ihtiyaca cevap veriyor... Avrupa'nın şampiyonu, borç deryasında yüzüyor. Battıkça büyüyor sarı kırmızılılar. Bir an bile iddiadan vazgeçmiş değiller. En güçlü hamlelerle her fırsatta yeniden yarışın içine atlıyorlar. O da büyük, sen de, o yüz milyon dolar borca şekil uyduruyor, sen üç yıl oldu on milyon doların altından kalkamadın... O zaman büyüklük nerede kalıyor. Biri ellerini aşındırırken, öbürü bir kupanın etrafında tören yapıyor. Liderin 39 puan gerisinde kalınmış, kimin umurunda... Kelime söyleyenin dili tutulur. Avrupa'nın zirvesine yazılmıştır o isim. Trabzonlu olmanın ayrıcalığı Trabzonspor adından geliyor. O büyük olarak kalacaktır. Ufku zayıf olan, dar kalıplar içine sıkışmış, küçük akılların hareketi bitecektir. Sabredin Trabzonsporlular. 7-8 milyon kalpte yer etmiş bir bayrak dibe düşer mi? Bir gün mutlaka gücünün farkına varacaktır bu camia...