Yine sayamadım 8-0'ları hayretler içinde seyreder, futbolculuğumuzdan utanırdık. Sayardık onları, Barnes, Hoodle, Wilkinson, Robson, Lineker... Bizim tarafa bakar, aynı sayıyı bulurduk. Sayısal eşitlik sadece hakemin düdüğüne kadar vardı. Bir anda dünya başımıza yıkılırdı. Ay-yıldızlı 11'imiz küçüldükçe küçülür, dakikalar geçtikçe yerden İngiliz fışkırırdı. Bir bir bizden meziyetli değildiler. Fakat hep beraber bizden bin kat iyi oynuyorlardı. Aradan yıllar geçti, devir değişti, zaman değişti, futbol arenasında dünyalar değişti. Kendimizi aştık, Avrupa'yı geçtik, dünya madalyası taktık, fakat hastalığımız hiç deva bulmadı. Hastalığın adı taktik.. Sahip olunan meziyetleri belli bir düzen içinde uygulama sanatıdır taktik.. Bir bir onlardan meziyetliyiz ama bir arada bizden bin defa iyiler. Yetenekleri kısıtlı olmasına rağmen tüm güzel işleri onlar yaptı. Futbol adına tüm artı değerlere sahiptiler. 90 dakikayı bölüm bölüm geçtiler. Diri olacağımız anlara önlemli girdiler. Büyülü saydığımız orta bloğun etkinliğini sıfırladılar. Önceki oyunlarda bize kâr getiren isabetli, hünerli pasları kestiler, kalemize tehlike olarak iade ettiler. Son yarım saatte taktiği değiştirdiler, tedbiri bırakıp yarı sahamıza gömüldüler. Bir anda 15 yıl öncesine döndüler. Yerden İngiliz fışkırmaya başladı. Geçmişten tek farkı tabelada yazan rakamlardı. Yine saymaya başladım İngilizler'i. Eksik oynuyorduk sanki. İlhan, Emre, Yıldıray sahada yok.. Şenol hocaya diktim gözlerimi, o da saymakla meşguldü galiba. En az 10 gol kaçırdı İngilizler. Üç şut atabildik maç boyunca... Bu kadarı da fazla. Dünya üçüncüsü bir takımının biraz olsun hücum taktiği olur. Ne çizmiş hoca taktik tahtasına acaba? Orta sahada yana, geriye pas... Nasıl yeneriz İngilizler'i? Sonunda golü buldular. Bir tabela kalmıştı yıkılmadık, onu da geçmişe uydurdular.