Kafadan golü attılar, sonra üstüne yattılar. Yorgun ayakların oyununa döndü futbol. Hep kaçak güreştiler. Beyinlerde yer etmiş olmalı, "Nasıl olsa, yeneriz" dediler. Bir hücum presi Bundesliga'dan Yıldıray kesti, Serie A'dan Okan şutladı, LA Liga'dan Nihat voleyle köşeye taktı. Devamında yana, geriye dakikaları tükettiler. Onlar saha içinde rahattılar. Fakat ay-yıldızlı milyonlar sıkıntı çektiler. İsim isim dünya yıldızları başka yerlerde etrafı aydınlatıyorlar... Sırtınızdaki forma milli. Nedendir bu karanlık? Daha fazlasını istiyor gönüller. Emre, Hakan Şükür, Tugay, Nihat, Yıldıray, Okan... Bir adım fazla atsanız ne kaybederdiniz? Mehter Marşı'nı tersine çevirdiler. Bir ileri, iki geri. Büyülü beşli saydığımız Nihat dahil orta saha peş peşe sekiz - on pas güzel, fakat 3 metre rakip tarafa geçemeyişi nasıl tarif edelim? Skor hoş ama, futbol boş geçti. İyi oynayan vardı diyemiyorum. Baştan savdılar adeta. Biz kazanmadık, rakip hediye etti. Kazmalar topluluğuydu Slovakya. Çok atak fırsatı yakaladılar, bitirici noktada zayıf kaldılar. Alpay, Bülent, Ergün hatasız oynadı. Her girdikleri yerden, topla çıktılar. Tugay'a haksızlık etmeyelim. Futbol resitali verdi. Topu ayakları arasında yok etti. En uygun arkadaşına, en olgun şekilde aktarma becerisi gösterdi. Bir hâl, bir çare bulmalı. Çocukların temposunu artırmalı. Dün geceye yeten gayret; yarını karşılar mı şüpheli? Sıkıntılı da olsak kazandık. Savunmayı güvenli sayalım. Orta sahanın yerleşimini olumlu bulalım. Çabuk hücumları alkışlayalım. Birkaç vites yükselterek, İngiltere finalini kazanalım.