Dengeli çalışan kazansın

A -
A +

Son günlerde yayınlanan ve oldukça ilgi gören bir reklam filminde, çalışan kesim sürekli eleştiriliyor ve "Çalış, ne olacaksa. Hepsi boş..." repliği tekrarlanıp duruyor. Bu konuşmalar, öğrenciler arasında da oldukça yaygın. Çok çalışan kişiye arkadaşları 'inek' lakabını takıp, onunla dalga geçerler. Dönem sonunda çalışan kazanır, diğerleri zar-zor sınıfını geçer. Ama onlar da bir bakıma haklı sayılır. Çünkü, sadece sınıfı geçmek için ya da ailenin baskısıyla sürekli ders çalışmak doğru değildir. Doğru olan verimli ve etkili çalışmaktır. Sosyal hayat ile okul arasında dengeyi sağlayabilmek önemlidir. Nitekim, bunu uygulayıp hayatta başarıyı yakalayan kişilerden birçok örnek verilebilir. Önce liste yapın Verimli ders çalışma yollarını öğrenmek isteyen öğrencinin, önce bu yönde olumlu alışkanlıklar kazanmaya kararlı ve niyetli olması gerekir. Buna karar verdikten sonra ders çalışmasını aksatan ya da kolaylaştıran alışkanlıklarının bir listesini yapmalıdır. Bir yandan listede yer alan olumsuz alışkanlıklarını bırakmaya çalışırken, öbür yandan da olumlu alışkanlıklarını pekiştirmek için çaba göstermelidir. Çalışma ve denemeler, olumsuz alışkanlıklar atılıncaya, olumlu alışkanlıklar iyice yerleşinceye kadar sürdürülmelidir. Verimli ders çalışma yolları 1- Amaç: Önce bir amaç belirleyin. Her çalışmanız bir amaca yönelik olsun. Bu amaçlar, bir problemin çözümünü öğrenmek, bir yazıdaki ana düşünceyi bulabilmek vs. olabilir. 2- Plan: Birden çok iş ya da ders üzerinde aynı günde çalışmanız gerektiğinde hangisinden işe başlayacağınızı bilemediğiniz ya da çalışmaya başlamak için karar veremediğiniz anlar oluyorsa, sizin planlı çalışmaya ihtiyacınız var demektir. Bu tür bir durumla yüz yüze geldiğinizde, hangi derse haftanın hangi günü çalışacağınıza dair plan yapın. Bu planı; sınav tarihine, ödevi teslim edeceğiniz güne göre ayarlayın. Bu arada, sosyal faaliyetlerinizi de ihmal etmeyin. (Sinema, televizyon, spor gibi...) 3- Zaman: Öğrenciler bedensel, zihinsel, duygusal yapıları, ilgileri bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Bir öğrencinin isteyerek çalıştığı ve hemen öğrendiği bir dersi, bir başka öğrenci zor öğrenebilir. Bu sebeple, zamanınızı kendinize göre ayarlayın. Bir saat çalıştıktan sonra araya 5-10 dakikalık dinlenme koyun. 4- Motivasyon: Çalışmaya başlamadan önce, yorgunluk, uykusuzluk, ağrı, sızı, elem duygusu, korku, öfke, açlık, aile dertleri, araç ve gereç noksanlığı gibi etkenleri elinizden geldiğince giderin. 5- Uygun ortam: Çalışma yeriniz derli toplu, sakin ayrıca ışık, ısı gibi fiziksel problemleri de çözümlenmiş olsun. Yatakta, koltukta ve divanda uzanarak çalışmak, dikkatinizin toplanmasını güçleştirir. 6- Ön hazırlık: Okulda, derslere etkin olarak katılın. Okula gelmeden önce, o gün işleyeceğiniz konuları gözden geçirin. Bu sayede, hem derslerin işlenişine katılmak için gerekli güveni kazanır, hem de öğretmenin anlattıklarını daha kolay anlarsınız. 7- Not: Dersteyken önemli noktaları not edin. Ancak, öğretmenin ağzından çıkanları olduğu gibi değil, anladıklarınızı yazın. Önemli fikir ve paragrafları, aynen de yazabilrisiniz. 8- Araç-gereçler: Basılı araçları (harita, grafik, resim vs...) ne kadar kullanırsanız, öğrenme ilginiz o kadar çok genişler. 9- Tekrar: Öğrenilenler kullanmadıkça unutulacağı için, aralıklı olarak tekrar edin. Ders çalışmaya zorlamayın Uzmanlar, baskı gören çocuğun, derslerden soğuyacağına ve dolayısıyla başarısız olacağına dikkat çekiyor. Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı Uğur Çağlak, çocuğun okuldaki başarısının her aile için önemli olduğunu ancak bu başarıda anne ve babaya düşen görevler bulunduğunu söyledi. Çocuğa sürekli ders çalışması yönünde baskı yapmanın doğru bir davranış biçimi olmayacağını belirten Uğur Çağlak, "Çocuğa durmadan komutlar vererek, ders çalışması sağlanamaz. Bunun yerine ebeveynler, çocuğunu anlamaya çalışmalı. Çocuk, baskıyı aşırı bir tepkiyle karşılayabilir" dedi. Çocuğun ders çalışması için ev içinde huzurlu bir ortamın bulunması gerektiğine de dikkat çeken Çağlak, "Anne-baba sürekli kavga ediyorsa, çocuk ders çalışmakta zorlanır" diye konuştu AFİYET OLSUN Babası oğluna görgü kurallarını öğretiyordu: - Örneğin oğlum, bir eve gittik. Onları yemek yerken gördük, ilk sözümüz ne olmalı? - Afiyet olsun der oğlu. Baba: - Peki neden bu söylenir? deyince oğlu: - Neden olacak, buyurun desinler diye... RESSAM Ressam, kasıla kasıla gelen ziyaretçiye sordu: -Tablolarımı nasıl buldunuz beyefendi? -Ben, senin yerinde olsam resimle değil de, edebiyatla uğraşırdım. -Neden? -Kağıt ziyan etmek, tuval ziyan etmekten daha ucuz... KUTLAMA Adam arkadaşına telefon etti: -Bugün sana bir sürprizim var dostum... -Hayırdır inşallah? -Senin bana borcun vardı ya, bugün ikinci yılını doldurdu onu kutlayacağız. TERSLİK Kahvede adam arkadaşını görünce: -Hayırdır ağzın, burnun dağılmış! -Sorma, adamın çenesine yumruk atacaktım, ufak bir terslik oldu yumruğuna çene attım. Tuzlu Armut Seneler evvel... Seksenlik bir çiftin kiracısı idik. Onlar üst katta, biz alt katta otururduk. Dede ve nine yalnız yaşarlardı. Evde takunyalarla gezerlerdi ve geceleri pek uyumazlardı. Haftada bir yakınları gelir, gerekli erzakları bırakırlardı. Bu nur yüzlü dede ile iyi geçinirdik. Zaman zaman yanına uğrar, elini öper, dua ve nasihat alırdım. Zaman zaman meyve filan alır, kapısını çalardık. Ziyaretçisi az olduğu için de pek sevinirdi. Bir gün yine dedeyi ziyarete gittim. Başladı, askerlik hatıralarını anlatmaya. Kore'de "başgedikli" olarak harbe katıldığını, eskilerin yiğitliğini, mertliğini anlattı da anlattı. Sohbet iyice koyulaşınca, içeriye seslendi. "Hanıım hanııım, delikanlıya salatalık getir de yesin." Ninemiz yarım saat sonra bir tasın içine koyduğu iki tane armudu getirip önüme koydu. Ben de bıçağı alıp soydum. Tam bir dilim yemiştim ki, dede bağırdı: "Tuzla oğlum tuzla. Tuzsuz yenmez" "Dede bunlar armut" dedim. "Salatalık değil" "Tuzla, oğlum tuzla! Öyle yenmez!" Dede tuzlama işine fena taktı. Neredeyse, bastonu alıp dövecek beni. Tekrar ettim: "Bunlar armut, armut!" Dede beni duymuyordu bile. "Tuzlasana!" diye bağırıyor. Artık dayanamadım. Armudun üzerine biraz tuz döküp ısırdım. Ve dünyanın en berbat tadını keşfetmiş oldum. Ama şimdi bir şeyi daha merak ediyorum. Şekerlenmiş salatalığı. Hele bir cesaretimi toplayayım. Onu da deneyeceğim. (Ahmet Sırrı Arvas/Herkesin Bir Hikayesi Var-3)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.