Muhammed Çelebi Sultan

A -
A +

Seyyid Muhammed Çelebi Sultan, Anadolu'yu aydınlatan meşhûr velilerdendir. Eğridir'de doğdu ve 1494 (H.900) de orada vefat etti. Babası Pîrî Halîfe Sultan, mânevî bir işâret üzerine genç yaştayken İran'ın Hoy şehrinden, hocası Şeyhülislâm Berdeî hazretleriyle birlikte Anadolu'ya göçmüştür. Hocası Berdeî'nin kızıyla evlenmiş ve bu evlilikten Muhammed Çelebi Sultan doğmuştur... "NİYYETİNE EL-FATİHA!.." Muhammed Çelebi Sultan'ın kerametleri ve menkıbeleri çoktur. Anlatılır ki: Bursa'da Şeker Hoca ismiyle meşhur olan zat şöyle anlatmıştır: "Biz üç arkadaş, Şeyh Muhammed Çelebi Sultan için kutup diyorlar. Eğer gerçekten böyle büyük biri ise bir tecrübe edelim dedik. Ziyâretine gittik. Birimiz; "Eğer kutupsa biz huzûruna varınca, önce duâ etsin" dedi. Bir arkadaş; "Bursa'da Ulu Câmide ricâl-i gayb (Allahü teâlânın sevdiği ve gizli olan velî kulları) hangi safta namaz kılarlar bunu biz sormadan cevap versin" dedi. Bir diğerimiz de; "Ricâl-i gayb Ulu Câmiye hangi kapıdan girerler. Bunu da bize söylesin" dedi... Nihâyet huzûruna vardık. Biz vardığımızda kapısının önünde duruyordu. Elini öpüp karşısında durduk. Önce duâ etsin diye niyet eden arkadaşımızı göstererek; "Evvelâ şu mollanın niyeti üzere El-Fâtiha" dedi. Sonra; "Ricâl-i gayb, Ulu Câmiye doğu kapısından girerler ve üçüncü safta namaz kılarlar" dedi. Bunu söyler söylemez, "Niyyetine El-Fatiha" dediği arkadaşımız hemen yere düştü. Kaldırmak için yanına gittiğimizde baktık ki ruhunu teslim etmiş... VEFATINDAN KIRK SENE SONRA Uluborlu'dan Emir Halîfe anlatır: Muhammed Çelebi Sultanın vefâtından kırk sene sonra kabrinin bir tarafı çökmüştü. Tâmir etmek için kabrini açmamız îcâb etti. Kabrini açınca nûra gark olmuş bir halde yattığını gördük. Mübârek yüzü hiç solmamış, aynen hayattaki gibiydi. Yanımda sevenlerinden biri vardı. Bu kişi; "Benim bir oğlum var, bir seneden beri sıtma tutuyor, hastadır. Bu zâtın sakalından bir kıl alayım, şifâ olarak götüreyim" dedi. Biz "Şimdi durum başka, gâfil olma, alınca bir belâya düşebilirsin" dedik. Fakat adam dinlemedi, yanaşıp sakalından bir kılı tutarak çekti, ancak koparamadı... Bu sırada Şeyh hazretleri o kişiye öyle bir tokat vurdu ki, adam düşüp öldü. Ben de korkumdan kaçıp bir kenara çekildim ve şaşkın bir halde yığılıp kaldım. Sonra başkaları gelip Şeyh hazretlerinin kabrini kapattı. Bu hâdisenin tesiriyle altı ay hasta yattım.