Ebü'l-Feth Avfî hazretleri, Mısır'ın İskenderiyye şehrinde, 1415 (H.818) senesinde dünyâya geldi. Babası Şeyh Bedreddîn-i Avfî, oğlu Ebü'l-Feth'in doğumunu şöyle anlatır: "İKİZ ÇOCUĞUNUZ OLUR!.." Annesi oğluma hâmile iken, evliyânın büyüklerinden Şeyh Abdürrahmân-ı Şebrîsî'nin yanına gitmiştim. Doğumun kolay olması için ondan duâ istedim. Bana dedi ki: "Senin hanımın Âmine'nin ikiz çocuğu olur. Bunlardan birisi yedi gün sonra ölür, diğeri ise uzun zaman yaşar. O, Allahü teâlânın lütuf ve ihsânlarına kavuşacak, Allah'a tevekkül edenlerden olacak ve çok yüksek mânevî derecelere yükselmek nasîb olacaktır. Bu oğlun, saîd, Cennetlik olarak yaşar ve şehîd olur..." Doğumdan sonra durum, Şeyh Abdürrahmân'ın haber verdiği gibi oldu. Doğumundan kırk gün sonra büyük bir ziyâfet verdim. Bu ziyâfette, Şeyh Abdürrahmân ve fakirlerden ve sâlihlerden kalabalık bir cemâat hazır bulunup, duâ ettiler. O gün onları misâfir ettim. Çocuğu alıp, onların huzûruna getirdim. Şeyh Abdürrahmân Şebrîsî, çocuğu aldı ve damağına bir kuru hurma koydu. Çocuk ağzında onu çiğnedi ve suyunu emdi. Sonra biraz bal istedi. Hemen hazır ettim. Şeyh Abdürrahmân ondan üç kerre tattı ve sonra çocuğa yalattı. Daha sonra fakirlerin önüne koydu ve onlara da bu baldan tatmalarını emretti. Yedi kerre balın üzerine Fâtiha-i şerîfe okudu. Bana da; "Al bunu annesine götür, ver. Ondan başka kimse yemesin. Bu mübârek çocuğu hakkında da bir korkusu, endişesi olmasın" dedi. Sonra evimden çıkıp gitti... Abdürrahmân-ı Şebrîsî'nin buyurduğu gibi, Ebü'l-Feth, ilimde çok yükseldi. Birçok âlimden hadîs ve fıkıh ilimlerini okudu... "BİZİM GÜNLERİMİZ SONA ERDİ" Ebü'l-Feth kendisi şöyle anlatır: "Gençliğimde Şeyh Abdürrahmân'ı gördüm. Yanına yaklaşınca alnımdan öptü ve şefkatle bana baktı. Sonra zikir etmemi, Allahü teâlâyı çok hatırlayıp anmamı telkin etti. Bu hususta benden söz aldı. Sonra bana; "Allahü teâlânın emânetinde olarak yaşa, Allahü teâlâya sığın. Allah, her işini kolaylaştırsın. Seni, kendisinin dışındaki şeylerden fânî kılıp, kendisi ile bâkî eylesin. Sen, asrının imâmı, zamânının bir tânesi, akranlarının en üstünü, din kardeşlerinin arasında mübârek bir kimsesin" dedi. Daha sonra kıymeti ve mânevî değeri çok yüksek bir elbise giydirdi. Sonra "Artık bizim günlerimiz sona erdi, saatlerimiz tükendi" dedi. Bir müddet sonra da vefat etti...