Hasetçiler ve Zünnûn-i Mısrî

A -
A +

Zünnûn-i Mısrî, büyük velîlerdendir. Güney Mısır'ın Sudan'a yakın sınır bölgesinde yaşayan Nûbe kabîlesindendir. 772 (H.155) târihinde doğdu. 859 (H.245) târihinde Mısır'da vefât etti... HÜKÜMDARA ŞİKÂYET ETTİLER Zünnûn-i Mısrî hazretlerine haset edenler, hükümdara şikâyet ettiler. Hakkındaki ithamların aslını öğrenmek için o mübarek zatı huzûruna çağırttı. Hükümdâra götürülürken yolda bir ihtiyarla karşılaştı. İhtiyar; "Ey Zünnûn! Sakın hükümdardan korkma, asıl korkulacak Allahü teâlâdır. Kendini haklı göstermeye çalışma. Yapılan ithamlar dışında isen, sana haksızlık yapılmışsa Allahü teâlâya sığın" dedi. Karşısına çıkarılan Zünnûn hazretlerine, hükümdar şöyle dedi: "Senin için ağır söylentiler var. Doğru yoldan ayrıldı, sapıttı, diyorlar. Bu ithamlara karşı ne dersin?" Zünnûn hazretleri; "Ne söyleyeyim. Hayır, değilim desem, bana bu isnâdı yapmış olan Müslümanları itham etmiş, onların yalancı olduklarını söylemiş olurum. Evet, öyledir desem, yalan söylemiş olurum. Bu bakımdan siz reyinize mürâcaat ediniz ve hükmünüzü buna göre veriniz. Ben nefsimden yana olup, onu müdâfaa edecek değilim" dedi. Bunun üzerine, hükümdâr biraz düşünüp; "Bu kimse yapılan iftirâlardan uzaktır" kanaatine varıp onu serbest bıraktı... Yûsuf bin Hüseyin şöyle anlatır: "Bir gün Zünnûn-i Mısrî bana şunları anlattı: Bir zaman Mısır'ın bir köyüne gidiyordum. Yolda uyudum. Bir müddet sonra uyandığımda, yer yarıldı ve içinden iki tabak çıktı. Birisinde semsem isminde bir yemek, diğerinde ise gül suyu vardı. Bana; 'Ey Zünnûn! Bunlardan ye ve bundan iç!' dediler. Ben bir müddet tereddüt ettim. Sonra kalbime onları yememek isteği geldi. Onlar âniden kayboldu. Gâibden bir ses geldi ve dedi ki: Ey Zünnûn bu senin için büyük bir imtihandı. Sen imtihanını çok iyi verdin." "BU GENÇ GİBİ OLURDUNUZ!.." Ebû Câfer anlatır: "Bir gün Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin yanındaydım. Eşyâların evliyâya itâatinden bahsediyordu. "Meselâ şu sandalyeye odanın dört köşesini dön desem, döner ve eski yerine gelir" buyurdu. Sonra sandalyeye odanın dört köşesini dön dedi. Sandalye odanın dört köşesini döndü ve eski yerine geldi. Orada bulunan bir genç ağlamaya başladı ve; "Allah!" diyerek can verdi. Bana dönerek; 'Ey Ebû Câfer, eğer bize itâat eden her şeyi size gösterseydik, siz de bu genç gibi olurdunuz' buyurdu."